Havalar serinledikçe kafamız daha çok çalışmaya başlıyor sanki. Sıcak dışındaki konulara daha bir ilgi göstermeye başlıyoruz. Ne, nerede, ne zaman diye başlayan sorular bizi sosyal yaşam çemberine itiyor. Eğlenceden kültüre bir ivme başlıyor.
Deneyimlerimizin çokluğu da bazı işlerde ve durumlarda yol gösterici olmamızı kaçınılmaz kılıyor. Ne de olsa mayamız bu.... Öğretmenlikten gelen bir alışkanlık olmalı. Öğretmeye, yol göstermeye hep hazır bir yüreğimiz var. İyi ki var...
Bazen sormadan bile yol göstericiliğe kalkışıyorum. Huyum kurusun... 😃😃😃
Bence iyi de yapıyorum. Aklı veririm, beğenmeyen almasın; öyle değil mi ama...
Size de akıl verenler çıkınca lütfen kulak verin. Mutlaka bir eksiğiniz vardır. Ya da karşınızdaki daha iyisini, daha yakışanını, daha doğrusunu biliyorsa neden onu yapmayasınız değil mi? Akıl akıldan üstündür, dedikleri de işte budur.
Yapılanın daha iyisini ve güzelini yapmak için uğraşın. Birinin yaptığına benzer bir etkinlik yapmak mı istiyorsunuz işte o zaman kolları sıvayın. Daha öncekiler ne yapmış? Siz daha orijinal ne katabilirsiniz? Daha etkin ve şık ne ekleyebilirsiniz?
Yeni yeni yazmaya başlayanlara da bazı öğütlerde bulunurum. Eksiklerini söylerim. Kulak verin. İşin başında hata yapmazsanız, sevilen, okunan kişi olursunuz. Hep 'daha iyisini nasıl yaparım' ı düşünün. Özellikle hangi alanda yazıyorsanız o alanda yazılmış kitapları okuyun. Kopyalayın demiyorum, örnek alın.
Sözlükler, yazım kılavuzları, deyimler ve atasözleri, dilbilgisi kitapları hep elinizin altında olmalı.Sözcük dağarcığınız ne kadar zenginse, yazılarınız ve şiirleriniz o kadar etkili ve güzel olur.
Özellikle kitabınız basılmadan önce sağlam bir editör bulun. Gözünüzden kaçanları o size düzeltsin. Çok sağlam kalemler bile kitaplarının basımında dikkat etmiyor ve bu hataya düşüyor. Siz işi başından sağlama alın. Unutmayın çok iyi okuyucular vardır. Yazmazlar ama şahane eleştirmendirler. Cümle yapılarınızdaki hataları şıp diye buluverirler.
Demedi, demeyin...
Yazın yolculuğunuzu bilginin ışığı aydınlatsın her zaman...
EYLÜL GELİNCE
Eylül gelince
Tüm dizelerimi
Gözlerine diziyorum
İnci inci...
Şiir oluveriyorlar...
Eylül hınzırdır...
Acımasızdır
Sonbahar yağmurları
Ruhumu yıkarken
Sen
Çağsayıcı mevsimler yaşatmalısın bana...
Dolunaylı gecelerde...
Eylül kıskançtır....
Gecelerin kolsuz kanatsız sevişmeleri
Yarasa gözlerinden uzak
Bir sana bir bana döner durur...
Eylül derbederdir...
Dağıtır ortaya saçar isyanlarımı...
Vurgun bir yürek
Delice
Ortasına ortasına vurur
Aşkın
Ah!
Şu eylül yok mu
Deli eder adamı.
Ayşe TURAL
MODA SÖZCÜK
İSTEMSİZ
Bu sözcük TDK sözlüklerinde:
“ istemsiz, elinde olmadan yapılan. aniden, üzerine düşünülmeden“ şeklinde açıklanıyor.
Üstelik TIBBİ TERİM…
( Pilorda istemsiz ve ani kasılmalar. )
Nöroloji terimi…
Peki bu tıbbi terimin romanların, öykülerin içinde işi ne?
Birkaç yazar her nasılsa bunu sevdi. Şimdi de MODA oldu. Her önüne gelen kullanıyor.
* İstemsizce uzandı dudaklarından öptü.
* İstemsizce kucakladı.
* istemsizce eline dokundu…
Ne bu saçmalık anlamadım!
Üstelik hiç mi hiç sevmedim.
Eskiden “ gayrihtiyari” şeklinde kullanılırdı. O zaman da sevmemiştim.
Duyguyu, aşkı anlatıyorsun. Bunun istemsizi mi var, allahaşkına!
Güzelim cümleyi, duyguyu bu terimle yerle bir ediyorsun. Gereksiz…
Ben beğenmedim.
Siz çok beğenmişseniz tepe tepe kullanın.
Keyif sizin, kalem sizin….
YÜZLEŞME
adım adım
ağrısız sancısız
ölüyor zaman kollarımda...
nereye baksam
aynalarda sevinçlerim ölüyor
hem de bin kez...
gün uzarsa apansız
sevinir yüreğim yalansız
bir yunus takılır ağlarıma
yollarım açılır yeniden doğmalara...
sözler midir
dudak ucunda kalıveren
öksüz bir başına...
ansızın
isteklenir yüreğim
yepyeni bir bakışa
aynalarda yüzleşirim kendimle...
sevinçlerim
çırpınarak ölmesin
ne olur! ...
Ayşe TURAL
BUNUN ADI AŞK
Yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle mi dolaşıyorsunuz, şu aralar?
Olura olmaza gülmeye mi başladınız?
İçinizden dışınıza taşan sevgi selini durduramıyorsunuz veeeee size göre her şey şarkı söylüyor gibi geliyorsa...
Bambaşka bir gözle bakıyorsanız etrafa...
Onu düşünmekten ve düşlemekten yoruluyorsanız...
Gözünüz aydın....
İşte bunun adı AŞK...
YENİ GÜN
yeni gün
şaşkına çevirir beni
ilk defa görürüm denizi
ve
ilk defa masmavi gökyüzünü…
bu kelebek de nerden çıktı şimdi
ya bu bal arısı?
ruhum
yeryüzüyle bulutlar arasında
bir yerlerde saklı…
Ayşe TURAL
YAŞAMIN PENCERESİNDEN
Yaşam tam bir pencere gerçekten. Hangi renge boyadıysanız, kocaman ya da ne kadar küçükse…
Ya da aydınlık ufuklara mı, içinize mi dönük… Her ne hal ise siz o’sunuz.
Hani hep söylerim ya, yaşamın sırrı önümüze konan sorularda değil, bizim ona verdiğimiz cevaplarda saklıdır, diye.
Ne kadar sabırlıysak o kadar kazançlı çıkıyoruz. Ne kadar dikkatliysek o kadar az hata yapıyoruz. Ne kadar iyimsersek o kadar olumlu şeylerle karşılaşıyoruz. En azından olayları hafif geçiştiriyoruz.
Haydi şimdi, hemen arkanıza yaslanın ve gözlerinizi kapatın…
Sahi siz hayatın neresindesiniz?
NELERE
ŞÜKREDİYORUM
Yaşadığıma,
duyup gördüğüm, hissettiğime
aklımın başımda oluşuna…
Başımın üstündeki çatıma
ekmeğime, aşıma
suyuma, toprağıma…
Bahçeme, yağmura, buluta
çiçeklere, kuşlara, kedilere
hatta balıklara…
Yazabildiğime,
düşünebildiğime,
düşleyebildiklerime
şükrediyorum…
Ayşe TURAL
DEĞİŞİM...
Gelişimde önemli olan ilk basamak değişimi istemektir. Değişmeyi ne kadar istiyorsunuz? Buna ne kadar hazırsınız? Kurallarınızı, kemikleşmiş bakış açınızı ne oranda değiştirebileceksiniz? Zaman içinde buna kendiniz karar verirsiniz…
Unutmayınız!
Değişimi yürekten istemelisiniz ve değişmeye hazır olmalısınız.
Hiçbirimizin sihirli değneği yok, bir dokunuşta kendimizi değiştiremeyiz... Aslında büyük adımların başlangıcı küçük adımlardır...
NERDESİN
suya düşen
benim gölgem...
soru soran
benim gözüm...
seni arayan
benim elim...
peki SEN
nerdesin?
Ayşe TURAL
YAŞAMIN RENKLERİNDE BULUŞMAK…
Ne zaman renklendirmeyi öğrendik yaşamımızı… Kendi adıma söylemem gerekirse, sanırım çok küçük yaşlarıma kadar gidiyor bu farkındalık... Anılarıma bakıyorum...
Büyükannemin bahçedeki mor zambakları suladığı zamanlar olabilir yahut dedemin marangoz tezgahından dökülen, mis gibi reçine kokulu talaşları toplarken de olabilir. Annemin kuru fasulye kaynayan tencerenin kapağını kaldırdığı anda evi saran yemek kokusunda belki…Yağan karı minik avuçlarımla tutmaya çalıştığım ama eriyiverdiklerinde dudaklarımın büküldüğü zaman… Kelebek yakalamak isterken elime batan dikenin acısı…
Bilmiyorum… Bu gün de hayatıma renkleri davet etmekten vazgeçmiş değilim...
Mutlu bir hafta sonu diliyorum hepimize…
Ayşe TURAL