Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, Kıbrıs’ta federasyon sürecinin artık bittiğinin altını çizdi, uluslararası topluma bir kez daha KKTC’yi tanıma çağrısı yaptı.
Kıbrıs Barış Harekatı üzerinden 50 yıl geçtiğini, o günden bugüne kadar adada barışın hakim olduğunu işaret eden Erdoğan, Kıbrıs meselesine adil ve sürdürülebilir bir çözüm için çaba gösteren tarafın Kıbrıs Türkleri ve Türkiye olduğunu söyledi.
Tüm bu sözlerin hemen ardından yapılan Ege ve Doğu Akdeniz vurgusu da tesadüf değildi.
Bölgeyi refah bölgesi olarak görmek istediklerini belirten Erdoğan, “Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı olan Türkiye’nin anahtar rolü yadsınamaz” dedi.
Bir başka ifadeyle “Türkiye ikna edilmeden, Kıbrıs’ın etrafındaki doğal zenginlikleri kolay kolay kimseye yar etmeyiz” demeye getirdi.
Bu açıklamaların hemen ardından Erdoğan ve Guterres’in yapacağı görüşme, Kıbrıs meselesinde ekim ayında müzakere masasının yeniden kurulmasını bekleyenler için odak noktasıydı.
Nitekim Rum lider önceki gün BM Genel Sekreteri Guterres ile yaptığı görüşmenin ardından “yapıcı” olarak nitelediği diyaloğu şöyle aktardı:
“Müzakerelerin yeniden başlaması perspektiflerini görüştük. Ekim ayında bir şey gerçekleşir mi? Genel Sekreter’in verdiği mesajın “her an her yerde” olduğunu söyleyebilirim. Bırakalım BM Genel Sekreteri işini yapsın. Anladığım kadarıyla temasları çerçevesinde Sayın Erdoğan’la da görüşecek. Olumlu bir sonuç alınmasını umut edelim…”
Bu sözlere bakarsak Rum liderin müzakere masasına ilişkin umudunu yitirmediğini söyleyebiliriz.
Diğer taraftan Erdoğan’ın “Kıbrıs’ta federasyon sürecinin artık bitti” bitti sözü de net bir şekilde ortada olduğuna göre nasıl bir yol izlenecek?
Diplomaside çareler tükenmez.
Öyle yeni kelimelerle öyle bir tanım getirilebilir ki, Rum lider bunu kendi kamuoyuna “federasyon”, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da “yeni milli siyaset” olarak anlatabilir.
Ekim ayına çok bir zaman kalmadı. İzleyip göreceğiz. Bizden söylemesi…