İşverenler Sendikası Başkanı Hasan Sungur dün yaptığı açıklamada net 35 bin 180 TL olarak belirlenen asgari ücrete itiraz ettiklerini açıkladı.
Asgari Ücret Saptama Komisyonu’nun ellerinde yeterli veri olmadan asgari ücreti belirlediklerini savunan Sungur, itiraz sonucu yapılacak toplantılarda istenilen veriler sunulmadığı takdirde mahkemeye başvuracaklarını söyledi.
Asgari ücreti artırmanın işçiyi rahatlatmadığına da vurgu yapan Sungur, devletin bir an önce piyasayı ucuzlatacak adımlar atması gerektiğini vurguladı.
İşverenlerin zor durumda olduğunun altını da çizen İşverenler Sendikası Başkanı Hasan Sungur, “devlet işçi ile işvereni karşı karşıya getiriyor” diyerek bir de sitem etti.
İşçi kanadını temsil eden Hür-İş Federasyonu Başkanı Ahmet Serdaroğlu ise İşverenler Sendikası’nın itirazını hayretle karşıladım. Akıl tutulması yaşıyoruz. Hangi artışa itiraz ediyorlar. Yapılan artış değil, hükümetin resmi olarak açıkladığı dört aylık enflasyondur. Hem hayatın pahalılaştıracaksınız hem de maaşa yansıyan hayat pahalılığına itiraz edeceksiniz. İşverenlere soruyorum. Neden elektrik zammına itiraz etmediniz” diye tepki gösterdi.
Asgari ücret masasının Başkanı olan Çalışma Bakanı Sadık Gardiyanoğlu ise, asgari ücretin akıbetinin 29 Eylül Pazar günü yapılacak itiraz değerlendirme toplantısında belli olacağını söyledi.
Aslında bu tiyatro yeni değil. Her asgari ücret toplantısında çalışma hayatımız bu gerilimi yaşıyor.
Ne demiştik 12 Ocak 2022 tarihli yazıda, yani bundan 2.5 yıl önceki yazıda aynen aktaralım:
“Böyle bir dönemde alınan ücret ne olursa olsun yetmez.
Bir taşı isteğiniz kadar sıkın su çıkaramazsınız. Şu anda yaşanan ekonomik kriz nedeniyle işletmelerin büyük çoğunluğu da derin bir ekonomik kriz içindedir.
Zorda olan bu işletmelerin önünde iki yol vardır.
Ya işçi çıkaracak, ya da kayıt dışına yönelecek.
Ekonomin en temel kanunu artık kabul etmemiz gerekiyor.
Bir ülkeyi saran, toplumsal yaşamı alt üst eden en büyük kanser enflasyondur.
Bunu en önemli sebeplerinden biri de “wage inflation” yani maaş enflasyonudur. Buna domino etkisi de diyebiliriz. Maaşların artmasıyla birlikte enflasyon da artıyor. Enflasyon arttıkça maaşlar da artıyor. Kısaca tam bir kısır döngü yaşanıyor.
Oysa halkın en büyük şikayet hayat pahalılığıdır.
Ancak şu an izlenen politika bu hayat pahalılığını engelleyemez.
En iyi tedavi tedbirdir. Şu an ne yazık ki o tedavi uygulanmıyor.
Yaşanan onca krize rağmen ders alınmıyor.”
Bundan 2.5 yıl önce yaptığımız bu tespitlerin ardından şu an durum değişti mi?
Yani ders alabildik mi? Elbette hayır.
Yani sözünü özü, ücretler arttı ama hayat daha da çok pahalılaştı. Onca uyarıya rağmen ekonomiyi maaş enflasyonuna teslim ettik. Bu böyle gitmez. Bizden söylemesi…