Karşı Kıyıda Kos: Elinizi Uzatsanız Dokunacak Kadar Yakın

Bodrum’dan sadece 20 dakikalık feribot yolculuğuyla ulaşılan Kos Adası, karşı kıyıda elinizi uzatsanız dokunacak kadar yakın ama bir o kadar da farklı bir dünyaya açılıyor.

Bodrum’dan sadece 20 dakikalık feribot yolculuğuyla ulaşılan Kos Adası, karşı kıyıda elinizi uzatsanız dokunacak kadar yakın ama bir o kadar da farklı bir dünyaya açılıyor. Ancak bu masalsı adaya ayak basmak beklediğimden uzun sürdü; Ekim ayında olmamıza rağmen 09:20’de başlayan gümrük macerasından 11:30 gibi güç bela çıkabildik. Gümrük memurlarının aralıksız “European Union!” diye pazarcı gibi seslenip, Avrupa Birliği vatandaşlarına iki gişe ayırırken diğer ülke vatandaşlarını tek gişeye yığmaları ise tam bir komediydi. Yaz aylarını düşünmek bile istemiyorum; Kos limanı, bu küçük ada için oldukça yetersiz kalmış gibi görünüyor.

Adada konaklamak için Tigaki bölgesindeki Astir Odysseus otelini seçtik. Otele vardığımızda bizi karşılayan İbrahim, ada halkının sıcak ve samimi yüzünü yansıtıyordu. Adada yaşayan bir Türk hayranı olan İbrahim, bizi görünce çok sevindi ve hemen sohbete başladı. Otelin yeni olması, sunduğu konfor ve özenli hizmetle kendinizi özel hissetmenizi sağlıyor. Kahvaltılar ve akşam yemekleri oldukça özenliydi; burada adeta misafir değil de özel bir konuk gibi ağırlandık.

Kos, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bir yer. Gezilecek yerler listesinin başında, antik dünyanın en ünlü sağlık merkezlerinden biri olan Asklepion bulunuyor. Tıbbın babası Hipokrat’ın, “Önce, zarar verme” felsefesini yaşattığı bu antik şifa merkezi, bedeni ve ruhu iyileştiren ritüelleriyle tanınıyor. Ege Denizi’ne bakan konumu ve antik sütunları ile Asklepion, ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Burada geçmişin kadim bilgeliğini hissetmek ve tarihin tozlu sayfalarına dokunmak gerçekten özel bir deneyim.

Kos’ta ziyaret ettiğimiz bir diğer büyüleyici yer ise Roma Odeon’u. Bu antik yapı, yalnızca sanatsal etkinlikler için değil, aynı zamanda siyasi toplantılar için de kullanılmış. Günümüzde, Roma Odeon’un altındaki tüneller ve gizli geçitler, ziyaretçileri eski çağların entrikalarına götürüyor. Kos’un kültürel hayatına ve siyasi geçmişine bir pencere açan bu yapı, adanın tarihi dokusunu keşfetmek isteyenlere kaçırılmayacak bir deneyim sunuyor.

Doğu kıyısındaki Therma ise bambaşka bir dünya. Bu sıcak termal kaynaklar, kükürt ve magnezyum açısından zengin sularıyla antik dönemden beri sağlık arayanların uğrak yeri olmuş. En ilginç olanı ise Therma’nın, sıcak termal sularının denizin serinliğiyle buluştuğu doğal havuz. Bir yanda termal suyun şifasını hissederken, diğer yanda serin denizin keyfini çıkarabiliyorsunuz. Adeta doğanın bir armağanı gibi!

Zia Köyü de Kos gezisinin olmazsa olmazlarından. Deniz seviyesinden yüksek konumu ve rengarenk evleriyle ünlü bu köy, özellikle gün batımında büyüleyici bir manzaraya kavuşuyor. Zia’nın dar taş sokaklarında yürürken her köşede küçük el yapımı dükkanlar, kafeler ve taverna tarzı mekanlar sizi karşılıyor. Bu küçük köy, insanı hem huzur dolu bir atmosferde dinlendiriyor hem de Yunan kültürünü en samimi haliyle yaşatıyor.

Kos’un belki de en ikonik noktalarından biri Hipokrat Çınar Ağacı. Rivayete göre, tıbbın babası Hipokrat, bu devasa ağacın altında öğrencilerine ders vermiş. Yaklaşık 500 yaşında olan bu çınar, adeta tarihe tanıklık eden bir sembol. Osmanlı Valisi Gazi Hasan Paşa tarafından yapılan çeşme de hemen ağacın yanı başında yer alıyor. Çınar ağacının altında durup, Hipokrat’ın mirasına dokunmak ise gerçekten tarif edilemez bir duygu.

Kos Adası, kısa mesafede ulaşılabilen bir cennet gibi görünebilir, fakat içinde sakladığı zengin tarih ve kültürel miras, burayı sadece bir turistik rota değil, aynı zamanda ruhu dinlendiren bir durak haline getiriyor. Kos’ta hem tarihe tanıklık ediyor, hem de sıcak ada insanlarının misafirperverliğiyle kendinizi evinizde gibi hissediyorsunuz. Komşuya kısa bir yolculuk, fakat etkisi uzun süren bir macera!
Bu haber 137 defa okunmuştur

:

:

:

: