Sanırım hepimizin zaman zaman yapması gereken şey bu… Bir bakıma kendimizle hesaplaşma.
Hayatın neresindeyim? Yaşam yolculuğumdaki rotam doğru mu? Etik değerlerimde bir sapma var mı? Aile yapımdaki değişimlerde kaymalar, kişisel gelişimimde eksikler var mı?
Ne çok soru… Ne çok yanıt… Sorarken de yanıtlarken de objektif olabilmek çok önemli elbette. Kendinizi kayırmadan, taraf tutmadan, özellikle bencillik yapmadan yanlış ya da eksiklerinizi net ortaya koymanız gerekiyor. Bu da düşündüğünüz kadar kolay olmayabilir.
Aslına bakarsanız hayatın içindeki sağlam duruşunuzu, böylesi sorularla sağlayabilirsiniz.
Hayatın hiç de kolay olmadığının bilincindesiniz. Arada bir arkanıza bakın. Siz ne sıkıntılar yaşadınız. Tıpkı dalgalı denizlerde gibi. Sonra sular duruldu. Şimdi sakin bir limanda dinleniyorsunuz.
İşte o sakinliğin keyfine varın. Şükredin. Memnun olun. En önemlisi farkında olun.
Tüm bunları tek başınıza yapmadınız. Eşinizle, çocuklarınızla, dostlarınızla hatta ve hatta yakın ve uzak çevrenizle başardınız.
Onlara minnettar olun. İyi ki hayatınıza kıyısından köşesinden girmişler. Sizi öyle ya da böyle etkilemişler.
Bazen bir söz, bir deneyim, hatalı bir davranış bile aklımızı başımıza getirir. “ Aman Allahım ben ne yapıyordum! “ la toparlanırız.
Sevgili gençler!
Bize göre genç olanlar!
Yediden yetmişe hayatın çarkında dönüyorsunuz. Arada bir o kısır döngüde durun…
Kendinize bir bakın. Hatta evdeki en büyük aynanın karşısına geçip şöyle enine boyuna kendinizi inceleyin yabancı bir gözle…
Tarafsızlıkla. Maddi ve manevi… Görünen ve görünmeyen yanlarınızla kendinizi gözden geçirin. Son zamanlarda kaymalarınız, sorumsuzluklarınız, yanlışlarınız var mı?
Siz kendinizde hatalar bulmuşsanız hemen toparlanın.
“ İnsan beşer, elbet şaşar “ derdi eskiden büyüklerimiz… Hayatın zaman zaman sizi yakan tarafları olur. Elinizi “ CIS “ deyip uzattığınız yanlış adımlardan çekin. Şimdi çekmezseniz ileride başınıza gelecek kaza- belalardan sadece siz sorumlu olursunuz… Demedi demeyin…
Sakin limanların fırtınalarla, boralarla nasıl yerle bir olduğunu görmüşsünüzdür.
Hatalar düzeltilmek içindir. Yanlışların neresinden dönseniz kardır beyler, hanımlar, çocuklar…
Siz kendinizi sever ve korursanız hayat da o zaman size gülen yüzünü gösterecektir. Bilinçli ve bilgili hareket edin.
Sevgiyle kalın…
Sevgimde kalın.
SEN / SİZ VAKTİ
bu gece
bir sen/siz vakti
köhnemiş teknelerden
daha yorgun ruhum
ay tutulmalarında...
sana kapalı sokaklarımda
kör bir sevda dolanır
ayaklarıma...
bin bilinmezli denklemlerimi
ben bile çözemem...
bir sen/siz vakti
delicesine yakar yüreğimi
vargit başımın belası
derin uykulara hasretim...
senin yüzünden
sen/sizliğim
bilesin...
Ayşe TURAL
ATATÜRK KIZ MESLEK LİSESİ
1979 - 1982 YILLARI
O yıllarda Atatürk Kız Meslek Lisesi , Türk Lisesi ile 20 Temmuz Lisesinin arasında erguvan ağaçları arasında küçük, şirin bir okuldu.
Öğrencilerimiz pek de kalabalık değildi ama bölümleri gereği hepsi aynı ailenin çocukları gibiydi. Tüm uyarılarımızı dinler, zarif davranışlar gösterirlerdi. Hele de yıl sonu DEFİLELERİNDE…
Pratik Sanat Okulu bölümü hatta sipariş bölümü bile vardı. Aynı zamanda Sedat Simavi Endüstri Meslek Lisesine de yarı zamanlı gidiyordum. Hatta aynı dönem içinde bir yıl kadar Burhan Nalbantoğlu Hastanesi bünyesindeki Hemşire Okulunda da öğretmenlik yapmıştım.
Değişik okullar, öğretmenler ve öğrenciler her zaman farklı deneyimler kazandırır insana… Sevgili Pembe Beyzade de o yıllarda Atatürk Kız Meslek Lisesinde hocaydı….
Sevgili müdürümüz Nuray Alioglu’ydu. Son derece ilkeli, sevecen ve anlayışlıydı.
Derslerimi okulun çok zengin kütüphanesinde yapmama izin vermişti. Bir ameliyat sonrası da sırf merdivenleri çıkmayayım diye alt kattaki bir odayı bana sınıf gibi hazırlatmıştı. Hakkını ödeyemem. Kızlarından Banu Alioğlu’nu da TMK’da okutmuştum. Sanırım Bilun’u okutmadım.
Bugün Nuray Hocamı ziyarete gittim. Sıcacık sütlü neskafe eşliğinde eski günleri andık. Kendisine son kitabımı takdim ettim. Bugün buluştuğum ALTIN KIZLAR’ın sevgi ve selamlarını ilettim. Çünkü onların hepsi Nuray Hocamın zamanında yıllarca PRATİK SANAT OKULUNA gittiler. Anlattıkça yüzü güldü…
Benim her zaman çok çalışkan, saygılı bir öğretmen olduğumu ve özellikle bayramlarda çok güzel programlar hazırladığımı ( şiirler / korolar / küçük skeçler yaptığımızı ) anlattı. Bu güzel davranışları hak ediyordunuz, dedi.
Kendimle gurur duydum. Öğrencilerini çok seven ve eğitim için hala emek veren biri olarak yıllarımı boşa geçirmediğimi bilmek beni çok mutlu ediyor.
Sevgili Hocam, müdürüm Nuray Alioğlu’na sağlıklı ve huzur dolu yılar diliyorum. Saygılar sunuyorum .
YAĞMUR - GÜNEŞ - ÇOCUK
yağmur: Çiçeğe bayıldı
öptü alnına koydu…
güneş: Evreni kucakladı
bengisu karıştı denizlere…
çocuk: Başını kaldırdı
“ Yaşamı seviyorum” dedi…
Ayşe TURAL
İKİ DUDAK ARASI...
Hayatımız bazen iki dudak arasından çıkacak bir çift söze bağlıdır, pamuk ipliği misali...
Ne çok bekleriz...
Gözlerinin içine bakışımız bundandır...
Sıcacık sokuluşumuz da...
Nedense bir türlü o an yakalanmaz...
Bekleriz de hevesimiz kursağımızda kalır...
Bir EVET'e bakar oysa...
Ya da ' Seni seviyorum..' a...
Bu kadar mı zordur konuşmak...
Aslında bencilizdir ya da tembel...
Sonralarımız vardır bir yığın...
Geç kalmalarımız...
Geç kaldıkça kaçırılan trenler sayısız olur...
HAYDİ bugün bir değişiklik yapın...
DUDAKLARINIZ kıpırdasın...
Bugün TRENLER kaçmasın...
Sevgiyle...
ÇOCUKLUĞUM
Kapı önünde
Tembihleri annemin
Beyaz kurdelem
Kokulu kalemlerimle
Ben...
Hayallerimi çizdim
Bir demet de umut
Resim defterimde...
Aferinleri öğretmenimin
Hala kulaklarımda...
Ayşe TURAL
ANTİK LİMANDA
Dün GÜLSENCİĞİMLE
Gülsen Öneri antik limana gidip kahve içtik.
Elbette önce ATATÜRK’ümün heykelini inceledim, fotoğrafını çektim. Ta yüreğimin derinlerinden “ İYİ Kİ VARDIN ATAM, nurlar içinde uyu” dedim.
Törenler için kocaman bir meydan hazırlanmış.
Tam bir çevreci gibi eksikleri saptadık. Belediye Başkanımız sayın Murat Şenkul
eminim gereken güzelleştirmeyi, yeşillendirmeyi mutlaka düşünmüştür.
Fıskiyeler mi koyar, portatif dev saksılarda çiçekler mi yerleştirir, yaz güneşinden korunmamız için renkli şemsiyeler mi yerleştirir bilemem…
Heyecanla bekliyoruz.
* Bir de kurumuş palmiyeler var elbette…
HOŞÇA KAL ERİK AĞACI
bebeklerimi dallarına astım
iyi uyut erik ağacı
çiçeklerin çocuk hayallerimde kaldı
gölgesinde ortancalar
çığlıklarımı geri ver ne olursun
saklambaçlarım kovuklarında saklı…
ben artık büyümüşüm
oyunlarım sende kaldı
sen de artık çürümüşsün
hoşça kal erik ağacı…
Ayşe TURAL
ANILAR BİR ÖMRE NASIL SIĞAR?
Geriye dönüp baktığımızda şaşıp kalıyoruz. Sanırım anılarımız bizi biz yapan, bize bizi anlatan birikimler…
Ne kadar çoksalar o kadar zenginiz.
Elbette anılar bizim hatırladıklarımız bir de bizi hatırlayanlarda bıraktığımız izler şeklinde ikili…
Ben bıraktığım izler için “ Yüreklerinizde parmak izim kalsın. “ derim hep…
BİRDEN
güneş sıyrılıyor
bulutların arasından
açıyor
birden...
bir ses
gül kokulu bir nefes
içim aydınlanıyor
birden...
bir kuş ötüyor
alev ağacında
sesin düşüyor aklıma
içim ısınıyor
birden...
Ayşe TURAL
YAŞAM ona verdiklerinizin ve ondan aldıklarınızın toplamından ibaret bence. Kocaman açın kollarınızı ve onu SEVGİYLE KUCAKLAYIN.