Bir insan işyerinde önce patronuna güvenmek ister. Bir ailede aile bireyleri önce evin reisine güvenmek ister. Bir ülkede yaşayan yurttaşlar o ülkeyi yöneten hükümete güvenmek ister.
Peki önümüzdeki dönemde tüm dünyayı yönetecek süper güç ABD’nin Başkanı’na dünya ne kadar güvenebilir?
İkinci kez ABD Başkanı olarak göreve gelen Trump, öyle bir konuşma yaptı ki bütün dünyada gündem oldu.
'Şu andan itibaren Amerika'nın gerileyişi sona ermiştir' diyen Trump, Meksika Körfezi'nin adını 'Amerika Körfezi' olarak değiştirme ve Panama Kanalı'nı geri alma vaatlerinden söz etti.
ABD'nin yeni başkanı ülkesinin servetini artıracağını, topraklarını genişleteceğini ve bayrağını Mars dahil yeni ufuklara taşıyacağını ifade etti.
Trump, 19. yüzyıldan bu yana, bir seçimi kaybettikten sonra ikinci dönemini kazanan ilk başkan oldu.
Biden'ın zaferini kabul etmeyi reddeden Trump, yemin törenine de gitmemişti. Ancak Biden, Trump'ın yemin törenine katıldı.
Ancak ABD’nin yeni başkanı eski başkanına yönelik öylesine ağır, öylesine suçlayıcı ithamlarda bulundu ki belki de Biden törene katıldığına bin pişman oldu.
Aslında siyasi nezaket gereği bu tür devir teslim törenlerinde böyle söylemler asla görülmemişti.
Dünyaya demokratik teamüller açısında örnek olması gereken bir ülkede Trump’ın aşağılamaya varan suçlamaları kabul edilebilir değildi.
Trump madem ki dünyaya önderlik etme iddiasında olan bir ülkenin lideri, kendinden önceki başkana bu üslupla hitap etmemeliydi.
ABD değil, Afrika’nın kabile ülkelerinde bile geçerli olan bu kural Washington’da işlemedi.
Trump şu anda dünyanın en güçlü ülkesinin lideridir. Onun tutum ve davranışları dünya siyasetine de yön verecektir.
Kendinden önceki Başkan’a bu üslupla hitap eden bir lider, dünyaya karşı nasıl bir tutum sergileyecek?
ABD’deki başkanlık töreninde dikkat çeken üç husus var.
Birincisi kendisinden önceki başkanın yüzüne karşı takındığı nezaketsiz tutum…
İkincisi Gazze’de rehinelerin kurtarılmasıyla ilgili verdiği sözdü.
Bu söz Biden ve Trump taraftarları arasında ortak alkış alan tek sözdü. Ancak kimse Gazze’de hayatını kaybeden yaklaşık 50 bin Filistinliden tek kelime söz etmedi.
Üçüncüsü tüm dinlerin temsilcileri törende konuştu. Yahudi, Katolik, Ortodoks, Evangelist inançları Beyaz Saray’da temsil edildi.
ABD’de milyonlarca Müslüman olmasına rağmen, onların dini temsilcisine yer verilmedi.
Dolayısıyla Trump’ın dünyaya adalet ve demokrasi getireceği vaadi ilk günden çöktü.
Trump, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha önce saygı ve övgü dolu sözler sarf etti. Ancak bu da onun sadece güç ve kuvvete saygı göstermesinin bir işaretiydi.
Adalet ve hukuku önemsemediğini açıkça ortaya koyan Trump, Erdoğan’ın Suriye ve Orta Doğu’da izlediği güçlü siyaset karşısında o saygıyı göstermek zorunda kaldı.
Dünya güçlülerin dünyası. Bu dünyada güçlü olan Trump’ın karşısında söz sahibi olacak. Güçlü olmayanın ise tek bir söz hakkı bile olmayacak. Bizden söylemesi…