14 Şubat, birçokları için aşkın ve romantizmin günü olarak bilinir. 14 Şubat’ın neden ve nasıl ortaya çıktığını anlatacağım; ancak öncelikle bu günün benim için bambaşka bir anlam taşıdığını belirtmek isterim. 2017 yılında, tam da 14 Şubat günü, ilk kez Star Kıbrıs gazetesinde köşe yazısı yazmaya başladım. 14 Şubat 2017’de başlayan bu yolculukta sevgili Nihan Yücel’in payı büyük. Varlığı ve inancı için ona ve okuyucularıma minnettarım. Nihan Yücel’e, şimdi görev yaptığı Kıbrıs TV Müdürlüğü mevkiinde sürdürdüğü başarılarının devamını dilerken, televizyon alanında deneyimli kişiliğini çalıştığı ortama bilgi ve tecrübesiyle yansıtan ender kişilerden biri olduğunu belirtmek isterim.
14 Şubat, benim için adeta bir yıl dönümü oldu. O an sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda içimdeki düşünceleri kelimelere dökerek kalıcı hâle getirdiğim bir dönüm noktasıydı. Yazmak, benim için bir tutku ve bir ifade biçimi hâline geldi. O gün kalemimle kurduğum bağ, her geçen yıl daha da güçlendi. Duyguları anlatmanın, düşünceleri paylaşmanın ve bazen bir noktaya ışık tutmanın verdiği mutluluk, 14 Şubat’ı benim için unutulmaz kıldı. Bugün, sevginin farklı biçimlerde yaşandığını hatırlatıyor: Kimi için bir çiçek, kimi için bir mektup; benim içinse her kelimenin içtenlikle klavyeye dökülmesi... İşte bu yüzden 14 Şubat, yalnızca sevgililerin değil, kalbiyle üreten, paylaşan ve iz bırakan herkesin günüdür.
Her yıl 14 Şubat’ta kutlanan Sevgililer Günü, romantizmin ve sevginin simgesi hâline gelmiş bir gelenektir. Ancak bu özel günün kökeni, yüzyıllar öncesine dayanan trajik ve dokunaklı bir hikâyeye dayanır. Romalılar döneminde İmparator II. Claudius, genç erkeklerin evlenmesini yasaklamıştı; çünkü ona göre bekâr erkekler savaşa daha iyi hazırlanıyordu. Ancak Aziz Valentin, âşık çiftleri gizlice evlendirmeye devam etti. Bu durumu öğrenen imparator, onu hapse attırdı ve 14 Şubat’ta idam ettirdi. Rivayete göre Valentin, hapisteyken gardiyanın kör olan kızına âşık olmuş ve ona “Senin Valentin’in” imzasıyla bir mektup bırakmıştı. İşte bu mektup, bugünkü Sevgililer Günü kartlarının ilham kaynağı oldu.
Orta Çağ’da bu gün, özellikle Avrupa’da romantizmle ilişkilendirilmeye başlandı. İngiliz şair Geoffrey Chaucer, kuşların eşlerini seçtiği gün olarak 14 Şubat’ı anlattığında, bu gelenek daha da yaygın hâle geldi. Zamanla sevgililer, birbirlerine aşk mektupları ve çiçekler göndermeye başladı. 19. yüzyıla gelindiğinde ise Sevgililer Günü ticari bir boyut kazandı ve hazır kartlar popüler hâle geldi.
Günümüzde ise dijital dünyanın sunduğu olanaklar sayesinde, 14 Şubat’ın anlamı daha etkin bir şekilde yaşanıyor. Sosyal medya, anlık mesajlaşma ve online platformlar aracılığıyla sevdiklerimizle iletişim kurmak ve duygularımızı paylaşmak artık çok daha kolay hâle geldi. Bu sayede 14 Şubat’ın ruhu, modern çağa uyum sağlayarak aşkın ve sevginin evrenselliğini yeniden gözler önüne seriyor.
Sevgililer Günü, dünya genelinde büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Çiftler birbirlerine hediyeler veriyor, romantik akşam yemekleri düzenliyor. Ancak bu günün esas anlamı, geçmişte olduğu gibi, duyguların samimiyetinde saklıdır. Bir gül, bir mesaj ya da içten bir söz, kimi zaman en değerli hediyeden bile daha anlamlı olabilir.
Dünyanın içinden geçtiği zorluk ve felaketleri unutmadan, bugün var yarın yok olduğumuzu bilerek yaşadığımız bu dünyada, kimseyi kırmadan sevgiyi yalnızca 14 Şubat’ta değil, her güne yayalım. Bu güne söz mü? “Sevgi yoksa saygı, saygı yoksa huzur; huzur yoksa hayatın anlamı da eksik kalır.”