Yıllardır yaşanan trafik kazalarında tek tek insanımızı yitirirken, sonunda karanlık yollara bir çare bulunması için harekete geçildi.
Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun her ay yolların aydınlatılması için 14 milyon TL topladığı ortaya çıktı.
Peki her ay ödediğimiz elektrik faturalarında bu aydınlatma kaleminin karşılığını neden alamıyoruz?
Ya da soruyu şöyle soralım.
Bugüne kadar neden yolların aydınlatılması için bütçe olmadığından yakındık?
İşte bütçe orada duruyor. Meğer varmış…
Ancak sorunlar karşısında çözüm üretmek yerine bahane bulmayı alışkanlık edinmiş bir yönetim anlayışı yüzünden yollarımız yıllardır aydınlatılamıyor.
Hükümet sonunda bu kanayan yarayı durdurmak için adım attı.
Madem ki Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu, aydınlatma gideri altında her ay topladığı 14 milyon TL’yi yolların karanlıktan kurtulması için kullanamadı.
Bu konuda görev belediyelere aktarılıyor. Bakalım onlar bu görevin üstesinden gelebilecek mi?
Başbakan Ünal Üstel, yolların karanlıktan tamamen kurtulması için bir yıllık bir süre öngörüyor. Ama bu çok uzun bir süre… Bu sürenin kısaltılması için gayret göstermeliyiz…
Ülkenin dört bir yanı pırıl pırıl karayollarıyla örülüyor. Elbette bunu takdir etmemek mümkün değil.
Ancak bu yolu yapan her kimse, aydınlatmanın da bu yolun bir parçası olduğunu düşünmek zorunda.
1961 yılında Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda 129 günde yapılan Devrim Arabası’nın üretim sürecinde dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarihe geçen o sözünü hatırlayalım…
Türk mühendisler otomobili yapmıştı yapmasına ama deposuna benzin koymadığı için 100 metre gittikten sonra durmuştu.
Törende yaşanan fiyaskoya tepki gösteren Cemal Gürsel, “Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz” demişti…
Bizde de durum aynen böyle.
Batı kafasıyla ülkenin dört bir yanında yolları iyileştiriyoruz, yeni yollar yapıyoruz. Ama doğu kafasıyla aydınlatmanın da o yolların bir parçası olduğunu unutuyoruz.
Bu olmaz. Bizden söylemesi…