Yeni atmosferde nefes almak istiyorsak…

Cenevre’deki gayrı resmi zirvenin ardından basın toplantısı yapan BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıs sorununda “yeni bir atmosfere” girildiğini söyledi.

Cenevre’deki gayrı resmi zirvenin ardından basın toplantısı yapan BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıs sorununda “yeni bir atmosfere” girildiğini söyledi.
Atmosfer ne demek?
Sözlük anlamı “yeryüzünü saran hava tabakası…”
Eğer atmosfer olmasaydı Dünya'nın gündüz sıcaklığı 100 dereceyi aşarken, geceleri de eksi 180 derece olabilirdi.
Yani dünyada yaşam olmazdı, nefes alamazdık…
Peki Guterres’in sözünü ettiği “yeni atmosfer” nedir?
Bu adada yaşayan iki halk bu yeni atmosferde nasıl nefes alacak?
İlk önce şunu belirtelim. Cenevre zirvesi öncesi Türk ve Yunan Dışişleri belli ki Birleşmiş Milletler nezdinden önemli bir takım diplomatik girişimlerde bulunmuş.
Tabiri caizse mutfakta “yeni atmosfere” yönelik bir yemek pişirilmiş durumdadır.
Bu yemeğin daha önce yenen yemeklerle bir benzerliği yoktur.
Bu yemekte “federasyon” ya da eskitilmiş daha başka sözcükler yer almamıştır.
Onun yerine bu yemeğin en temel sosu “işbirliği” sözüdür.
Yeni atmosferde hayatta kalmak da bu “işbirliğine” bağlı olacaktır.
Hristodulidis’in Rum basınına yansıyan açıklamalarına bakarsak bu “yeni atmosfer” Avrupa’nın da desteğini görüyor.
Şüphesiz yeni atmosfere ayak uydurmak zaman alacaktır.
Ancak Kıbrıs sorununda ortaya çıkan bu yeni dönemi biz inşa etmedik, bunu unutmayalım.
Orta Doğu’da ve Doğu Akdeniz’deki yen gelişmeler, Kıbrıs sorununda “çözüm” diye anılan modellerde bir ilerleme olmasa da iki halkın işbirliğini zorunlu kılıyor.
İlk etapta altı maddeyle özetlenen adımlar başlangıçtır.
BM Genel Sekreteri Guterres’in de dediği gibi Temmuz ayı sonunda benzer bir toplantıyla yeni adımlar atılacaktır.
Lafın kısası şudur.
Bu yeni atmosferde nefes almak istiyorsak her iki tarafın da üzerine düşen görevler vardır.
Kıbrıs Türk tarafı bu görevleri yerine getirmekte istekli olduğunu fazlasıyla gösterdi
Şimdi top Rum yönetiminin sahasındadır.
İşe pekala KKTC’de yatırım yaptıkları için Güney’e geçerken tutukladıkları isimleri bırakmakla başlayabilirler.
Simon Aykut başta olmak üzere bu konuda atacakları adımlar, Rum yönetiminin samimiyetini de gösterecektir.
Ama yok eğer Cumhurbaşkanı Tatar’ın bu sorunu dile getirdiğinde Anastasiadis’in dediği gibi 50 yıldır çözülemeyen “Kıbrıs sorununun çözülmesini” beklememiz isteniyorsa, bu tutum Rum liderliğinin daha en başında bu atmosferde yaşamaya niyeti olmadığını gösterir.
Önümüzdeki günler bu konuda önemli bir sınav olacaktır. Bizden söylemesi…

Bu haber 126 defa okunmuştur

:

:

:

: