KIBRIS TÜRKÜNÜN GELENEĞİNDE DUA YOK MU?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yeni Meclis ve Cumhurbaşkanlığı binalarının açılış töreni öncesinde yaşanan tartışmalar, laiklik eksenindeki hassasiyetleri yeniden gündeme taşıdı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yeni Meclis ve Cumhurbaşkanlığı binalarının açılış töreni öncesinde yaşanan tartışmalar, laiklik eksenindeki hassasiyetleri yeniden gündeme taşıdı.
Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Sekreteri Erkut Şahali’nin, “törende dua edilme endişesini” (!), “Dua varsa biz yokuz” şeklindeki çıkışla gazete manşetlerinde okuduk.
Ancak bu sadece bir siyasi tepki değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel hafızamız açısından da sorgulanması gereken bir tutumdur.
Sayın Şahali’nin “Laik devletlerde dua yalnızca dini törenlerde yer alır” açıklaması, laikliği bir inançsızlık rejimi gibi yorumlayan keskin bir anlayışı yansıtıyor.
Oysa Kıbrıs Türkünün kalbinde de en büyük önder olarak yer bulan Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM’ni nasıl açtığı tarihi vesikalarla bize en büyük örnektir.
Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920 yılında TBMM’nin dualar, hatimler ve salavatlarla bir cuma günü açılmasını özellikle istemişti.
Meclis'in açılışından iki gün önce bütün vilayetlere bir genelge gönderen Gazi Paşa, “salavatların feyzi ve nurunun meclisin temellerini oluşturmasını” arzu ediyordu.
Bugün yaşanan tartışmalara baktığımızda şunu da açıkça sormak gerekiyor.
Kıbrıs Türkü’nün geleneğinde dua yok mu?
Cenazesinde, düğününde, bayramında, uğurlamasında, mevlidinde…
Her dönüm noktasında dua eden, edilen duaya “amin” diyen bir halk değil mi bu toplum?
Dua, Kıbrıs Türk halkının günlük yaşamında sadece dini bir ritüel değil; aynı zamanda bir kültür, bir aidiyet ve bir maneviyat ifadesidir.
Üstelik bu toplum, diniyle cumhuriyetini, maneviyatıyla modernliğini yıllarca yan yana yaşatmış bir gelenekten geliyor.
Bu halkın duasını törenden dışlamak, aslında onun kimliğini törenden dışlamak anlamına gelir.
Elbette laiklik, devletin din kurallarına göre yönetilmemesidir. Ancak laiklik, dini değerleri yok saymak, halkın inancını kamusal alandan silmek de değildir.
Hele ki bir açılış töreninde edilen dua, bir dayatma değil, bir niyet ve birlik çağrısıysa, bu tavrı tehdit gibi görmek, laikliği yanlış anlamaktır.
Sayın Şahali’nin açıklamaları, sadece bir protokol tepkisi değil, aynı zamanda halkın kültürel kodlarını görmezden gelen bir yaklaşımı ortaya koyuyor.
Unutulmamalıdır ki halkın değerleriyle kavgalı bir siyaset tarzı, toplumsal karşılık bulmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün örneğinde olduğu gibi, güçlü liderlik; toplumun ruhunu anlamaktan ve ona saygı duymaktan geçer. Bizden söylemesi…

Bu haber 662 defa okunmuştur

:

:

:

: