Karanlıkta yol gösterenler

11 Temmuz Basın Günü, sadece bir takvim yaprağında anılacak bir tarih değil; düşüncenin, sorgulamanın ve kamuoyunu aydınlatmanın kutsal bir yolculuğuna adanmış tüm basın emekçileri için özel bir duraktır. Bu anlamlı gün, haberin ötesinde bir duruşu, mikrofonun ardındaki ciddiyeti ve kalemin ucundaki sorumluluğu hatırlamak için vesiledir.

11 Temmuz Basın Günü, sadece bir takvim yaprağında anılacak bir tarih değil; düşüncenin, sorgulamanın ve kamuoyunu aydınlatmanın kutsal bir yolculuğuna adanmış tüm basın emekçileri için özel bir duraktır. Bu anlamlı gün, haberin ötesinde bir duruşu, mikrofonun ardındaki ciddiyeti ve kalemin ucundaki sorumluluğu hatırlamak için vesiledir.

Basın, bir toplumun hem hafızası hem de vicdanıdır. Ancak bu rolü hakkıyla üstlenebilmek, yalnızca haber aktarmakla sınırlı değildir. Gazetecilik, donanım ister. Bilgiyle yoğrulmuş bir bakış açısı, doğruyu yanlıştan, önemliyi önemsizden ayırabilecek bir analiz gücü gerektirir. Bu anlamda basında yer alan her bireyin mesleki yeterliliği, halkın doğru bilgiye ulaşması açısından hayati önemdedir.
Günümüz iletişim çağında, hız her şeymiş gibi görünse de, aslolan içeriktir. Bir haberi ilk veren olmak değil, en doğru ve en güvenilir biçimde aktarmak esastır. Çünkü halkın gündemi şekillenirken, o gündemi hangi dille, hangi tonla, hangi ruhla verdiğiniz, halkın morali üzerinde doğrudan etki yaratır. Olumsuzlukları abartarak veren bir yayın anlayışı, zamanla toplumda umutsuzluk üretir. Oysa basının görevi yalnızca gerçeği yansıtmak değil; aynı zamanda topluma moral, güven ve umut da aşılayabilmektir.
Bu noktada, basın çalışanlarının iletişim tarzı belirleyici hale gelir. Eleştirirken yapıcı olabilmek, sorgularken küçümsememek, eksikleri gösterirken çözüm yollarını da ima edebilmek, bu mesleği değerli kılan inceliklerdir. Her mikrofon bir fırsattır; ya toplumu aydınlatır ya da kutuplaştırır. Her satır bir iz bırakır; ya bilgiyle ya da kirlilikle.
Kıbrıs Türk basını, yıllar içinde nice zorluklara göğüs gerdi. İmkânsızlıklarla, baskılarla mücadele etti. Ancak her dönemde kalemini eğmeyen, sözü eğip bükmeden aktaran basın mensupları vardı. Onların bu duruşu, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatan birer meşale gibidir. Unutulmamalıdır ki bir toplumun gelişmişliği, sadece yollarıyla, binalarıyla değil; özgür, tarafsız ve sorumlu bir basın yapısıyla da ölçülür.
Basında yer almak, kolay değildir. Sürekli yenilenen gündem içinde bilgiye hızlı ulaşmak, doğruluğunu teyit etmek, onu anlaşılır şekilde sunmak emek ister. Gecesi gündüzü olmayan bir tempoda, çoğu zaman alkıştan uzak, yıpratıcı bir süreçtir. Buna rağmen, mesleğini etik değerlerle sürdüren her basın mensubu, topluma karşı görevini yerine getirmiş olmanın onurunu yaşar.
Elbette her alanda olduğu gibi basında da zaman zaman hatalar yapılabilir. Ancak hatadan dönmek, daha iyisini yapmak, mesleki olgunluğun bir parçasıdır. Mühim olan, halkla kurulan güven köprüsünü yıkmamak, bu köprüyü her gün yeniden onarıp güçlendirmektir.
Bugün toplumlar arasındaki bilgi rekabeti her zamankinden daha yoğundur. Bu ortamda basının görevi sadece haber vermek değil; aynı zamanda toplumsal sinerjiyi diri tutmaktır. Çünkü moral kaynağı olmayan bir halk, haklarını da unutur, yönünü de şaşırır. Bilgi kadar duygunun da taşındığı haberlerde umut, en az eleştiri kadar kıymetlidir.
Bu yüzden her haber bir vicdan testidir. Her manşet bir duruş göstergesidir. Basın mensuplarının üstlendiği bu ağır ama onurlu görev, sadece meslek değil, bir kamu hizmetidir. Ve her kamu hizmeti gibi, içinde kutsallık taşır.

Bu güne söz mü?
“Kalemini hakikatten yana tutanlar, karanlıkta bile yol gösterir.”
Bu haber 1458 defa okunmuştur

:

:

:

: