Yavuz hırsız ev sahibini asla bastıramaz!

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın önceki gün Ada TV’de yaptığı açıklamalar, uzun süredir kamuoyunun sezdiği ancak delillendirilemeyen bir güvenlik zafiyetini açıkça ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın önceki gün Ada TV’de yaptığı açıklamalar, uzun süredir kamuoyunun sezdiği ancak delillendirilemeyen bir güvenlik zafiyetini açıkça ortaya koydu.
Tatar, devletin içinden bilgi sızdırıldığını, bu bilgilerin Kıbrıslı Türklerin aleyhine Rum mahkemelerinde kullanıldığını ve bu durumun açık bir “vatana ihanet” olduğunu ifade etti.
Ardından yaşanan gelişmeler ise olayın ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Tapu Dairesi’nde görevli bir kamu çalışanının 5 Kıbrıslı Rum’a belge ve harita verdiği iddiasıyla tutuklanması, bu ihanetin boyutlarını daha da görünür kıldı.
Böyle bir vakada devletin refleks göstermesi ve adli süreci başlatması, her egemen ve hukuk devletinin doğal hakkı ve görevidir.
Ancak Rum yönetiminin bu süreci “AB’ye şikâyet” düzeyine taşıyarak bir insan hakları krizi gibi yansıtma çabası, tam anlamıyla bir çifte standart örneğidir.
Unutulmamalıdır ki Rum tarafı yıllardır, Güney’e geçen Kıbrıslı Türklere çeşitli bahanelerle dava açmakta, mallarına el koymakta, KKTC’de yatırım yapan yabancı iş insanlarını tehdit etmekte ve keyfi uygulamalarla tutuklamaktadır.
Bu hukuksuzluklar görmezden gelinirken, şimdi kendi vatandaşlarının yasa dışı belge temin etmeleri karşısında KKTC’nin uyguladığı hukukî süreci kriminalize etmeye çalışmaları tam bir “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” vakasıdır.
Başbakan Ünal Üstel’in de ifade ettiği gibi, KKTC yargısı bağımsızdır ve herhangi bir siyasi yönlendirme olmaksızın kendi hukukunu uygular. Bu tür olaylarda gerekli adli işlemler yapılır, deliller değerlendirilir ve sonuçta yargı karar verir.
Bu süreci “siyasi manipülasyon” olarak nitelendirmek ise ancak provokasyon üretmek isteyenlerin söylemi olabilir. Oysa mesele gayet nettir: Devletin sırları dışarıya sızdırılamaz, sızdırılması halinde her hukuk devletinde olduğu gibi cezai yaptırımlarla karşılaşılır.
Rum yönetiminin bu olaydan bir uluslararası baskı unsuru çıkarmaya çalışması, kendi iç kamuoyuna yönelik bir göz boyamadan öteye gitmeyecektir.
Kıbrıs Türk halkı olarak, Rum tarafının bu tek yanlı tutumuna karşı güçlü ve dik bir duruş sergilemeliyiz. Hem Türkiye ile hem de uluslararası hukuk camiası ile kurduğumuz ilişkileri kullanarak derdimizi anlatmalı, kendi haklılığımızı belgelerle ve sabırla ifade etmeliyiz.
Egemenliğimizden, güvenliğimizden ve hukuk düzenimizden taviz vermemek en temel sorumluluğumuzdur. Çünkü bugün gösterilecek zafiyet, yarın daha büyük güvenlik açıklarının önünü açar. Bizden söylemesi…
Bu haber 87 defa okunmuştur

:

:

:

: