Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmeler, Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis’in çifte standardını bir kez daha gözler önüne serdi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde askeri bölgeyi izinsiz şekilde ihlal edip, ciddi biçimde casusluk faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle tutuklanan beş Kıbrıslı Rum hakkında verilen mahkeme kararını “korsanca, faşist ve yasa dışı” olarak nitelendiren Hristodulidis, kendi ülkesinde hukuk dışı biçimde bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Simon Aykut’un durumunu ise görmezden geliyor.
Bu yaklaşım sadece ikiyüzlülüğün değil, aynı zamanda baskı ve korku siyasetine başvuran bir zihniyetin tezahürüdür.
Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın da ifade ettiği gibi, Rum liderliğinin bu tehditkâr tutumu, Kıbrıslı Türklere gözdağı verme çabasından başka bir şey değildir.
Açıkça aba altından sopa gösteriliyor, “Kıbrıslı Türkler zarar görebilir” imalarıyla baskı kurulmaya çalışılıyor. Hatta işi Avrupa Birliği’ne gidip Türkiye’ye ve KKTC’ye yönelik baskılar yapılmasını istemeye kadar götürüyorlar.
Ancak unutulmamalıdır ki, KKTC bir gecekondu devleti değil; yasaları, kurumları ve bağımsız yargısıyla işleyen bir hukuk devletidir. Kimse bu devleti korsanlıkla yaftalayamaz. Rumlar, KKTC topraklarında askeri bölgeleri ihlal edip egemenliğe kastetmenin bir yaptırımı olduğunu artık idrak etmek zorundadır.
Kıbrıs Türk halkı hiçbir tehdit karşısında boyun eğmemiştir, eğmeyecektir. Hristodulidis ve ekibi, korku siyasetiyle, tehdit diliyle Kıbrıslı Türklerin kararlılığını kıramaz. Aksine bu tür yaklaşımlar, KKTC halkının birlik ve direncini daha da güçlendirir.
Başbakan Ünal Üstel’in de belirttiği gibi, beşinci kol faaliyetlerine karşı alınan önlemler titizlikle sürdürülmeli, milli güvenliğimizi tehdit eden her türlü girişime karşı gereken hukuki ve idari adımlar kararlılıkla atılmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık sadece tanınmayı bekleyen değil, saygı görmeyi hak eden bir devlettir. Bunu eninde sonunda herkes kabul edecektir. Bizden söylemesi…