Bazı anlar vardır ki yalnızca bir salonda yaşanmaz; yankısı tüm topluma yayılır. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde faaliyet gösteren önemli bir sivil toplum kuruluşunun genel kurul toplantısında yaşanan bir olay da işte böylesine bir etki bıraktı. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın konuşması sırasında, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Tufan Erhürman’ın kürsünün önünden salonu terk edecek gibi geçmesi, siyasi nezaket ve temsil kültürü açısından bir kırılma anı olarak hafızalara kazındı.
Her ne kadar bu etkinlik bir devlet töreni olmasa da, kürsüde konuşan bir Cumhurbaşkanına gösterilmesi gereken asgari saygı, yerinde kalmak ve sözün bitmesini beklemektir. Cumhurbaşkanı Tatar’ın mikrofondan Erhürman’a yönelttiği “İşiniz mi var?” sorusu, bu davranışa haklı bir tepki olarak değerlendirilmelidir. Bu tepki yalnızca kişisel bir uyarı değil; aynı zamanda temsil edilen makamın, yani Kıbrıs Türk halkının iradesinin ağırlığına bir işarettir. Bu makamın önünden saygısızca geçmek, halkın ortak iradesine sırt dönmekle eşdeğer bir görüntü yaratır.
Ne yazık ki, olay sonrası sosyal medyada yayılan linç ve karalama kültürü, seviyesiz yorumlarla doldu. Fikir özgürlüğü ile saygısızlık arasındaki çizgi bu denli silinirse, toplumun ortak aklı da zarar görür. Siyaset sadece söylenenler değil; nerede ve nasıl durduğunuzdur. Hele ki cumhurbaşkanı adayıysanız, temsil ettiğiniz değerlerin ağırlığını taşımak zorundasınız. Saygısız bir tutum, yalnızca bir kişinin değil; bir partinin, bir duruşun ve bir iddianın itibarını gölgeler.
Nezaket, yalnızca bireysel bir erdem değil; kamu hayatının temel taşıdır. Devletin en üst makamına gösterilen saygı, aslında toplumun bütününe duyulan saygıdır. Erhürman’ın davranışı, “adayım ama saygı göstermem” çelişkisini gözler önüne serdi. Gerçek liderlik; rekabetten, tartışmadan değil, vakur bir duruştan, nezaketi elden bırakmamaktan doğar.
Sosyal medyada Cumhurbaşkanı’na yöneltilen çirkin yorumlar da aynı şekilde kabul edilemez. Eleştiri, hakaretle ya da alaycılıkla değil; fikirle yapılır. Kaba sözle siyaset yapılmaz; hakaretten medet umanlar, yalnızca toplumsal nezaketi değil, siyasetin ciddiyetini de çürütür.
Erhürman, cumhurbaşkanı adayı olabilir; ancak asıl mesele bu süreçte sergilediği duruştur. Görgü kurallarına aykırı bu davranış, hem siyasi hem de toplumsal hafızada olumsuz izler bıraktı.
Kültürümüzde büyüğe, kürsüye ve topluluğa saygı esastır. Özellikle bir seçim yarışında, davranış adabı; seçilme ehliyeti kadar önemlidir. Öyle anlar vardır ki, bir saniyelik bir hareket aylarca süren emeği gölgeleyebilir. Toplumsal hafıza güçlüdür; görüntüler geçse de nezaketin eksikliği unutulmaz. Bugün sosyal medyada yapılan yorumlar, yarın ahlak tartışmasına dönüşebilir.
Bu güne söz mü? Nezaket biterse, yalnızca kişiler değil; devlet anlayışı da yara alır.