Türk Hava Yolları’nın, Ada Kıbrıs Projesi kapsamında Londra’daki tanıtımı ve AJET iş birliğiyle başlattığı gidiş-dönüş 250 pound’luk seferler, yalnızca bir ulaşım kolaylığı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk turizmi için yeni bir dönemin habercisidir.
Türk Hava Yolları’nın, Ada Kıbrıs Projesi kapsamında Londra’daki tanıtımı ve AJET iş birliğiyle başlattığı gidiş-dönüş 250 pound’luk seferler, yalnızca bir ulaşım kolaylığı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk turizmi için yeni bir dönemin habercisidir.
5 Ağustos itibarıyla Londra Stansted Havalimanı’ndan Ercan’a İstanbul ve Ankara aktarmalı şekilde başlayan bu seferler, hem ekonomik hem de stratejik bir hamledir.
Birleşik Krallık’ta yaşayan yaklaşık 400.000 Kıbrıslı Türk için bu kampanya, anavatana yakınlaşmanın, aidiyetin ve bağların yeniden kurulmasının önünü açıyor.
Daha önce 500-600 pound arasında değişen bilet fiyatları nedeniyle memleket hasretini ertelemek zorunda kalan birçok kişi, artık çok daha makul bir bedelle Kıbrıs’a ulaşabilecek.
Bu, hem yurtdışındaki Kıbrıslı Türkler için bir fırsat, hem de KKTC’nin turizm gelirlerini artırmak için bir katalizördür.
Ancak şunu da unutmamak gerekir.
Sonunda oradaki Kıbrıslı Türklerin büyük bölümü çalışıyor. Bir yıl içinde çok kısıtlı zaman dilimlerinde Kıbrıs’a gelebilirler.
Turizm için bir kapı aralamak istiyorsak ve İngiliz turisti buraya getirmek istiyorsak, sadece uçak biletini ucuzlatmak yetmez. Başka hamleler de gerekir.
Rum Yönetimi’nin Larnaka üzerinden gelen turistlere yönelik baskıcı tutumları, Kuzey Kıbrıs’a yönelik doğrudan ulaşımın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Bu kampanya, yalnızca ekonomik bir kolaylık değil, aynı zamanda politik bir duruştur. KKTC’nin uluslararası alanda görünürlüğünü artırma yolunda atılmış bir adımdır.
Başbakan Ünal Üstel’in de ifade ettiği gibi, “turizmde bıçak kemiğe dayanmıştır.”
Şimdi, bu seferlerin arkasında sadece havayolu taşımacılığı değil, güçlü bir planlama, etkili bir tanıtım ve sürdürülebilir bir strateji de yer almalıdır. Sadece ulaşım değil, konaklama, kültürel etkinlikler, sağlık ve doğa turizmi gibi alanlarda da cazibe merkezleri yaratılmalı, Kuzey Kıbrıs’ın varlığı uluslararası arenada daha görünür hale getirilmelidir.
Bu seferler bir başlangıç. Asıl başarı, bu imkânı fırsata dönüştürebilmekte.
Şimdi fark yaratma, planlı hareket etme ve turizmi bir kalkınma motoruna dönüştürme zamanıdır. Unutulmamalıdır ki, başarı ancak bir fark yaratabilirsek yapacağımız stratejik hamlelerle gelir. Bizden söylemesi…