Cumhurbaşkanlığı seçim süreci hızla yaklaşırken, siyasi sahada hareketlilik giderek artıyor. Partiler, adaylar ve kanaat önderleri, kendi vizyonlarını ve çözüm önerilerini halka aktarmak için yoğun bir çaba içinde. Ancak bu süreç, yalnızca bir siyasi yarıştan ibaret değil; aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geleceğini şekillendirecek önemli bir dönemeçtir.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin genç ve dinamik isimlerinden Salahi Şahiner’in geçtiğimiz günlerde Ada TV’de yaptığı açıklamalar, bu sürecin ne kadar kritik olduğuna işaret ediyor. Şahiner, “Güney Kıbrıs’ın konfor alanı Ehurman seçildiğinde biter” sözleriyle, Rum tarafının yıllardır süregelen oyalama taktiklerine dikkat çekti. Gerçekten de Rum lider Hristodulidis’in yaklaşımı, çözüme istekli görünmek ancak masayı kilitlemekten ibaret. Uluslararası arenada “çözüm isteyen taraf” rolünü başarıyla oynayan bu zihniyet, Türk tarafını uzun yıllar masada bekletmeyi sürdürüyor.

Öte yandan Demokrat Parti Genel Sekreteri Serhat Akpınar’ın açıklamaları da bir o kadar önemli. Akpınar, KKTC’nin kuruluşundan bugüne, hem iç hem de dış kaynaklı pek çok müdahale ve algı operasyonuna maruz kaldığını vurguladı.

Özellikle seçim dönemlerinde, Türk ve Türkiye karşıtlığını körükleyen, toplumsal birlikteliğimizi zayıflatmayı hedefleyen odakların varlığı inkâr edilemez. Bu odaklar, toplum mühendisliği yöntemleriyle milli duyguları aşındırmayı amaçlıyor.

Tam da bu nedenle, yaklaşan seçim sürecini sağduyuyla yönetmek zorundayız. Elbette siyasi rekabet, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu rekabet, bizi birbirimize düşman edecek noktaya gelmemeli. KKTC’nin geleceği, herhangi bir partinin ya da adayın ötesinde, hepimizin ortak davasıdır.

Unutmayalım: Mesele Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise, geri kalan her şey teferruattır. Bu seçim sürecini birlik içinde, milli değerlerimize sahip çıkarak atlatmak, hem bugünümüz hem de yarınlarımız için en büyük sorumluluğumuzdur. Bizden söylemesi…