Uygulanabilir ve gerçekçi politikalar

Yazmak yalnızca düşünceleri kâğıda dökmek değil; kimi zaman halkın kalbindeki sesi duymak, kimi zaman da o sese cevap verebilmektir. Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü Star Kıbrıs gazetesinde yayımlanan “İstikrar ve Huzur” başlıklı köşe yazıma gelen iki yorum, yalnızca bana değil, yazının ruhuna da değer kattı.

Yazmak yalnızca düşünceleri kâğıda dökmek değil; kimi zaman halkın kalbindeki sesi duymak, kimi zaman da o sese cevap verebilmektir. Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü Star Kıbrıs gazetesinde yayımlanan “İstikrar ve Huzur” başlıklı köşe yazıma gelen iki yorum, yalnızca bana değil, yazının ruhuna da değer kattı.

İbrahim Bey, yazıma şu sözlerle dokundu;

“TÜRKİYESİZ BEN CENNETE BİLE GİRMEM.
RAUF DENKTAŞ.”
Güven ve istikrarın sembolü Cumhurbaşkanımız ve Hükümetimiz.
Yazdıklarınız düşünce ve inançlarımızın özeti.
Kurban olam kalem tutan ellere.”

Bu ifadeler yalnızca bir takdir değil; aynı zamanda yazının hedeflediği toplumsal bilince güçlü bir ayna tuttu.

Hüseyin Bey ise yorumunda yalnızca güncel siyaseti değil, tarihi derinliği ve gelecek vizyonunu da taşıyan satırlara yer verdi;

“Bu vatan kanla kuruldu ve kalemle kaybedilemez.
Türkiyesiz bu adada on gün yaşatmazlar bizi.
Rum’un ne kadar faşist ve bağnaz olduğunu anlatmama gerek var mı?
… Bizler günü kurtaracak planlar değil, yüz yıllar sonrasını düşünecek ve geleceğimizi sağlam temeller üzerinde kuracak planlar yapmalıyız.”

Bu sözler, yazıya yön veren, kamuoyunun hissettiklerini yazıya dönüştüren, halkın ferasetini ve sağduyusunu yansıtan nadide örneklerdir. Bu vesileyle, yorumlarıyla vatan toprağına aidiyeti aşılayan değerli okurlarım Hüseyin Çebi ve İbrahim Alçıner’e yazdıklarıma verdikleri destek için içtenlikle teşekkür ediyorum.

Ancak ne yazık ki, tam da halkın bu sağduyulu sesine karşılık olması gereken siyaset sahnesinde popülizmin dozu giderek artıyor. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın açıklamalarına bakın; her şeyin çözümü varmış, ülke yeniden “gurur duyacakmış.” Güzel sözler…Ama altı dolu mu? Bu sorunun altında, bilinçaltlarında Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamanmak değil de ne vardır?

Üstelik Erhürman, hâlâ karma evliliklerden doğan çocuklara vatandaşlık verilmesini masaya koyacağını söylüyor. Oysa Rum tarafı, Avrupa Parlamentosu’nun tüm uyarılarına rağmen bu konuda tek bir geri adım atmamış, yıllardır aynı katı tutumu sürdürmüştür. Böyle bir ortamda “masaya taşıyacağız” demek, halkın duygularını okşayan ama gerçekte karşılığı olmayan bir vaatten öteye geçmez. Halk, her konuda sonuç getirmeyen hayaller değil, uygulanabilir ve gerçekçi politikalar beklemektedir.

Son olarak Girne’deki halk buluşmasının ardından CTP’li belediye başkanının sosyal medyada yaptığı “sınır” vurgulu paylaşım da tartışmaya değer. “Sınırımız Limasol’da, Bafta’da” gibi sloganlar kulağa hoş gelse de, bugünkü siyasi ve hukuki gerçeklikte bunun karşılığı yoktur. Halk, duygusal çıkışlardan çok uygulanabilir ve net politikalar bekliyor. Federasyon söylemi ile pratikte mümkün olmayan sınır hayallerinin yan yana gelmesi, çözüm vizyonuna gölge düşürmektedir. Rum tarafının hâlâ “Sınırımız Girne’dir” söylemine sarılması ise, sanki bir zamanlar İstanbul’u hayal eden Yunan siyasetinin nostaljik özlemlerine benziyor. O dönemlerde ve halen Yunanistan’ın İstanbul’u gündeme getirmesi ne kadar gerçek dışıysa, bugün Rum tarafının Girne’yi hedef göstermesi de o kadar hayal ürünüdür. Bu tür söylemler, geçmişin tozlu raflarında kalması gereken romantik ama imkânsız hedeflerdir.

Oysa Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, iki devletli çözüm vizyonuyla bu oyunları bozdu. Rum’un tahakküm hevesine karşı dik duran, halkın egemenliğini ve eşit statüsünü esas alan tek gerçekçi yol budur. Popülist söylemlerle umut tacirliği yapanlara inat, Kıbrıs Türk halkı kendi geleceğini kendi iradesiyle belirleyecek kudrete sahiptir.

Unutmayalım; bu topraklarda barış ve istikrar ancak karşılıklı saygı ve eşit egemenlik temelinde mümkündür. Rum tarafının insan haklarını bile siyasi çıkarlarına alet eden dar bakışına karşı tek yol, iki devletli çözümdür.

Bu güne söz mü?
Nefes aldığımız toprağın aidiyeti, bize sadece kimlik değil; yaşama sebebidir.
Bu haber 61 defa okunmuştur

:

:

:

: