Seçim dönemleri, siyasi hayatın en hareketli ve en renkli süreçleridir. Adaylar sahneye çıkar, vaatler sıralanır, topluma umut aşılanır.
Ancak bu seçim atmosferinde gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir nokta var: Biz bir başkanlık sistemi seçimine gitmiyoruz, cumhurbaşkanlığı seçimindeyiz.
Bu ayrım basit bir detay değil, adayların söylemleri ve toplumun beklentileri açısından belirleyici bir öneme sahip.
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın da dün yaptığı açıklamada dikkat çektiği gibi, adayların ayakları yere basmayan vaatlerden uzak durmaları gerekiyor.
Zira cumhurbaşkanlığı makamı, sistemin doğası gereği icraat makamı değil, daha çok temsil, denge ve denetim rolüyle ön plana çıkıyor.
Bugün geldiğimiz noktada toplumun beklentisi, gerçekçi ve uygulanabilir söylemler duymaktır.
Halk, artık uçuk vaatlerin, gerçekleştirilemeyecek projelerin cazibesine kapılmıyor.
Deneyimlerden öğrenildi ki, büyük sözler çoğu zaman büyük hayal kırıklıklarına yol açıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir “başkanlık yarışına” dönüştürmek, hem sistemin ruhuna aykırı hem de toplumda yanlış beklentiler yaratıyor.
Bu noktada Demokrat Parti’den yapılan açıklamalar da önemli. DP Genel Başkan Yardımcısı Serhat Akpınar’ın dile getirdiği “federasyon masalı” ifadesi, uzun yıllardır gündemimizi meşgul eden bir hayale işaret ediyor.
Kıbrıs sorunu bağlamında federasyon fikri, kuşkusuz iyi niyetli bir çözüm arayışı olarak sunuldu; ancak yıllar içinde görüldü ki bu model, karşı tarafın yaklaşımıyla birleştiğinde sürekli ertelenen, ilerlemeyen ve çoğu zaman da toplumda hayal kırıklığı yaratan bir masaldan ibaret kaldı.
Akpınar’ın “Yolumuz federasyon masalından geçmiyor” sözleri bu açıdan ciddi bir uyarı niteliğinde. Çünkü toplum artık gerçekçi çözümler arıyor, somut adımlar görmek istiyor.
Bu seçim döneminde seçmenin tavrı da oldukça net. Halk, ne yönetim biçiminde bir maceraya izin verecek, ne de çözüm arayışlarında ütopik vaatlerin peşinden gidecek.
Yaşanan ekonomik zorluklar, sosyal sorunlar ve uluslararası belirsizlikler karşısında toplumun talebi, sağlam, tutarlı ve ayakları yere basan bir vizyon.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturacak kişinin, toplumu gerçekler ışığında temsil etmesi, siyasi partiler ve kurumlar arasında dengeyi gözetmesi gerekiyor.
Dolayısıyla adayların söylemlerinde ölçülü olması, sistemin sınırlarını bilerek hareket etmesi şart. Aksi halde toplumun güvenini zedeleyen bir tablo ortaya çıkar. Çünkü toplum, artık hayale değil, gerçeğe yatırım yapmak istiyor. Bizden söylemesi…