Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın öncülüğünde şekillenen milli duruş, Türkiye Cumhuriyeti’nin politikasıyla tam bir uyum içindedir.
Bu duruş, Kıbrıs Türk halkının artık federasyon hayallerine değil, kendi egemen devletine ve milli iradesine inandığını bir kez daha göstermektedir.
Türkiye ile tam uyum, yalnızca diplomatik bir tercih değil, varoluşun teminatıdır.
Bu coğrafyada Türk’ün sesi, ancak Türkiye ile aynı istikamette yürüdüğünde yankılanır.
Kıbrıs Türkü’nün güvenliği, refahı ve onuru bu birliktelikle sağlanır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “egemen eşitlik” anlayışıyla tam uyum içinde hareket eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir konumdadır.
Ankara ile kurulan bu sağlam iş birliği, Kıbrıs Türkü’nün geleceğini güvence altına almaktadır.
Kıbrıs Türk halkı bu süreçte kendi yolunu bulmuş, Ersin Tatar’ın vizyonu etrafında kenetlenmiş, Türkiye ile omuz omuza yürüyen kararlı bir devlet bilincini benimsemiştir.
Artık kimsenin Kıbrıs Türkü’ne “eşit ortaklık” adı altında teslimiyet önerme hakkı yoktur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Hukuk, Siyasi İşler, Dışilişkiler ve Savunma Komitesi’nde oy çokluğuyla kabul edilen “Kıbrıs Sorununa İki Devletli Çözüm Konusunda Karar Önerisi”, bu iradenin somut bir göstergesidir.
Bu karar, Kıbrıs Türk halkının geleceğini tayin eden tarihi bir irade beyanı niteliğindedir.
Halkın tercihi artık açıkça “iki egemen devlet” gerçeği üzerine kuruludur.
Ulusal Birlik Partisi, Demokrat Parti, Yeniden Doğuş Partisi ve bağımsız milletvekillerinin ortak imzasıyla Meclis’e sunulan öneri, milli iradenin kurumsal ifadesidir.
2020 seçiminde halk, açıkça “federasyon” hayalini değil, egemen devlet gerçeğini seçmiştir.
Şimdi, 19 Ekim 2025 seçimlerine doğru ilerlerken bu irade bir kez daha sınanacaktır.
Kıbrıs Türk halkı, aynı istikamette yürüyüp yürümeyeceğine karar verecektir.
Ancak görüyoruz ki muhalefet yine aynı eski nakaratı dillendirmektedir.
TDP Genel Başkanı Zeki Çeler’in “beş yıl kaybedildi” söylemi, aslında kendi siyasetinin iflas ettiğini göstermektedir.
Oysa bu beş yıl kaybedilen değil; tam tersine kazanılan bir dönemdir.
Kıbrıs Türk halkı bu süreçte milli çizgisini netleştirmiş, kendi geleceğini belirleme iradesini güçlendirmiştir.
Muhalefetin “halkın kararını bekleyin” çağrısı da samimi değildir.
Halk 2020’de kararını vermiştir. O karar, iki egemen devlet anlayışından yanadır.
Halkın iradesi hem siyasette hem de Meclis’te aynı yönde tecelli etmektedir.
Buna rağmen hâlâ “bu karar demokratik değil” diyenler, aslında halkın kendisini küçümsemektedir.
Demokrasi, sadece oy vermekle değil; o oyun devlet politikasına yansımasıyla anlam kazanır.
19 Ekim’de sandık başına gidecek her yurttaşımız şunu bilmelidir:
Bu seçim bir iktidar seçimi değil, bir istikamet seçimidir.
Ya Ersin Tatar’ın öncülük ettiği milli duruştan, iki egemen devlet anlayışından ve Türkiye ile kader birliğinden yana olunacak;
ya da yıllardır sonuçsuz kalan federasyon söylemlerine geri dönülecektir.
Kıbrıs Türkü’nün önünde artık çok net bir yol vardır:
Devletten, kararlılıktan ve onurdan yana durmak.
Kim ne derse desin, bu millet kendi kaderine sahip çıkmaktadır.
19 Ekim’de sandıkta verilecek oy, sadece bir tercih değil, bu iradenin mühürlenmesi olacaktır.
Bu topraklarda kimse, halkın iradesini geri alamaz.
Bu güne söz; Birlikte var olduk; Türkiye ile birlikte yürüyeceğiz.”