Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Ankara ziyaretine ilişkin yaşanan gecikme, son günlerde kamuoyunda çeşitli spekülasyonlara neden oldu.
Ancak bu tartışmaların büyük kısmının temelsiz olduğunu, hatta kimi çevreler tarafından bilinçli biçimde köpürtüldüğünü görmekteyiz.
Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin derinliği ve tarihi kardeşlik bağları göz önüne alındığında, böylesine yüzeysel yorumların gerçeği yansıtmadığını açıkça söylemek gerekir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrasında yaptığı açıklamalarda da görüldüğü üzere, Ankara’nın Tufan Erhürman’a karşı en ufak bir mesafesi, tepkisi ya da rezervi bulunmamaktadır.
Erdoğan, Körfez ziyareti dönüşünde yaptığı değerlendirmede, “Kapımız açık, buyursunlar gelsinler, yabancı değiliz” diyerek aslında gerekli mesajı vermişti.
Bu sözler, Türkiye’nin KKTC’ye ve özellikle yeni seçilmiş Cumhurbaşkanı’na yönelik dostane yaklaşımının en açık göstergesidir.
Dolayısıyla, bu ziyaretin gecikmesi üzerinden siyasi anlamlar üretmek, iki ülke arasındaki güçlü bağlara zarar veremeyecek beyhude bir çabadır.
Unutulmamalıdır ki Türkiye, bugün bölgesinde adeta bir “cehennem çemberi”nin ortasında diplomatik bir mücadele yürütmektedir.
Gazze’de süren insani kriz, Suriye’deki belirsizlik, Doğu Akdeniz’deki enerji dengeleri ve bölgesel rekabet, Ankara’nın diplomatik takvimini fazlasıyla yoğun hale getirmiştir. Bu bağlamda, Erhürman’ın Ankara ziyareti teknik nedenlerle ertelenmiş olabilir, ancak bu durumun ilişkilerin mahiyetini değiştirdiğini iddia etmek gerçekçi değildir.
Kıbrıs Türk halkı, tarih boyunca en kritik dönemlerde Türkiye’nin desteğini her zaman yanında hissetmiştir. Aynı şekilde, bugünkü KKTC yönetimi de her önemli kararı Türkiye ile istişare içinde alma iradesini açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla bu ziyaretin anlamı, sadece protokol gereği bir temas değil, iki kardeş ülkenin geleceğe dönük stratejik yol haritasının şekillenmesidir.
Cumhurbaşkanı Erhürman’ın Ankara ziyaretinin “gecikmesi” üzerinden yapılan yorumlar, aslında bir niyet okuma çabasıdır. Oysa bu ziyaretin özü, güvenin, dayanışmanın ve karşılıklı anlayışın pekiştirilmesidir. Halkın beklentisi de budur. Gecikme olabilir, ama önemli olan o görüşmenin içeriği ve sonuçlarıdır.
Sonuç olarak, bu ziyareti “geç olsun da güç olmasın” sözleriyle değerlendirmek en doğru yaklaşım olacaktır. Zira Türkiye ile KKTC arasındaki bağlar bir protokol takvimiyle değil, ortak geçmiş ve kader birliğiyle ölçülür. Kimse öküz altında buzağı aramasın; bu ziyaret elbet gerçekleşecek ve iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açacaktır. Rum lider Hristodulidis de çok merak etmesin. Biraz daha bekleyecek. Elbette Sayın Erhürman Ankara ziyaretinin ardından kendisiyle de görüşecek. Telaşa mahal yok. Bizden söylemesi…