Siyasal gerçeklik

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 42. yılına giren bu dönem, yalnızca diplomatik temasların değil, devlet aklının çizdiği stratejik yönelişin belirginleştiği bir eşik olmuştur.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 42. yılına giren bu dönem, yalnızca diplomatik temasların değil, devlet aklının çizdiği stratejik yönelişin belirginleştiği bir eşik olmuştur. 13 Kasım’da Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Türkiye’ye gerçekleştirdiği ilk resmî ziyaret, iki ülke arasındaki kurumsal devamlılığın ve ortak devlet geleneğinin gücünü bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, KKTC’nin bugüne kadar görev yapan beş cumhurbaşkanına nasıl aynı devlet protokolünü uyguladıysa, bu ziyarette de aynı ciddiyeti ve titizliği göstermiştir. Bu tutum, Türkiye’nin KKTC’ye yaklaşımının geçici değil, devlet hafızasına işlenmiş köklü bir politika olduğunun göstergesidir.

Külliye’de gerçekleşen görüşmede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünün güneşiyle bugünün çamaşırını yıkayamazsınız” sözleri, Türkiye’nin artık eski yöntemlere dönmeyen, net, kararlı ve uzun vadeli bir Kıbrıs politikası yürüttüğünü açıkça ortaya koymuştur. Bu politika; iki devletli çözümü esas alan, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini tartışmaya açmayan ve bölgenin güç dengelerini gerçekçi biçimde okuyan bir devlet stratejisidir. Erhürman’ın açıklamaları uluslararası tanınma hedefi etrafında şekillense de, Türkiye’nin belirlediği stratejik çerçeveyle henüz tam örtüşen bir netlik taşımamaktadır.

Devlet tecrübesi ve bölgesel gerçeklikler, Türkiye ile tam uyum içinde ilerlemenin, Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve siyasal varlığının teminatı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle altıncı cumhurbaşkanının söylem ve politika çizgisinin Türkiye’nin vizyonu ile uyumlu olması yalnızca bir tercih değil, devlet aklının gerektirdiği zorunluluktur. Nitekim Erhürman’ın ajandasında yer alan ve seçim süreci boyunca her konuşmasında tekrarladığı, seçildikten sonra da dile getirmeyi sürdürdüğü dört metodoloji, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bunları kabul etmeye yanaşmadığı mevcut koşullarda karşı tarafta bir muhatap bulamayacaktır. Bu durum, sürecin zemininin Türkiye’nin stratejik rehberliği dışında oluşturulamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.

15 Kasım Cumhuriyet Bayramı törenleri, Kıbrıs Türk halkının kararlı duruşunu ve devletine olan bağlılığını bir kez daha göstermiştir. 42 yıllık devlet tecrübesi artık geriye çekilmeyen bir kararlılıkla ilerlemektedir.

Buna karşılık Güney Kıbrıs’ın tutumu değişmemiştir. Rum lider Hristodulidis’in bağımsızlık ilanını reddeden ve hiçbir sonuç üretmeyen müzakere söylemlerini yineleyen açıklamaları, zihniyetin yerinde saydığının kanıtıdır. Sınır hattındaki provokasyonlar da aynı yaklaşımın sahadaki yansımasıdır.

Bu nedenle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 15 Kasım’da A Haber’e yaptığı açıklamalar, sürecin yol haritasını en net biçimde ortaya koymuştur. Fidan’ın, Erhürman ile yürüttüğü görüşmede dış politika koordinasyonu, söylem birliği ve vizyon uyumunu vurgulaması, Türkiye–KKTC hattında devlet aklının eşgüdüm içinde ilerleyeceğini teyit etmiştir. “Kıbrıs’ta çözüm ancak iki devletli temelde mümkündür. Egemen eşitlik tescil edilmelidir.” ifadesi, artık geri dönüşü olmayan bir devlet politikasının özetidir. Ayrıca Rum kesimindeki provokatif gruplara yönelik uyarıları ve Avrupa Birliği’nin Rum tarafını sorunlarıyla birlikte bünyesine alarak kendi karar mekanizmalarında tıkanma yarattığı değerlendirmesi, Türkiye’nin bölgesel gerçekleri en doğru okuyan aktör olduğunu göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında 42. yılın mesajı çok nettir;
Devlet geleneği yerindedir. Türkiye–KKTC stratejik uyumu sarsılmazdır. Yol Ankara’nın belirlediği vizyonla şekillenmektedir.
Bu noktada altıncı cumhurbaşkanının söylem ve politika çizgisinin Türkiye’nin stratejik rehberliği ile uyumlu bir şekilde ilerlemesini beklemek, siyasal gerçekliğin doğal sonucudur. Süreç yakından takip edilecektir; çünkü bugün sergilenen irade, Kıbrıs Türk halkının yarınını belirleyecek niteliktedir.
Bu haber 85 defa okunmuştur

:

:

:

: