Perşembe günü ara bölgede gerçekleşecek olan görüşme, son yılların en merakla beklenen siyasi temaslarından biri olarak öne çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman ile Rum lider Hristodilidis’in ilk kez yüz yüze gelecek olması, sadece teknik bir buluşma değil; aynı zamanda tarafların gerçek niyetlerini, siyasi duruşlarını ve çözüm konusundaki samimiyetlerini ortaya koyacak bir moment olma özelliği taşıyor.
Uzun süredir Kıbrıs müzakere süreci, sözlerin gölgesinde ilerleyen, fakat eylemlerin geri planda kaldığı bir sahneye dönüşmüştü.
Bu nedenle, Perşembe günü atılacak her adım, verilen her mesaj ve sergilenen her tavır, Ada’daki tüm siyasi dengeleri yeniden şekillendirebilecek bir etkiye sahip olacak.
Erhürman’ın görüşme öncesinde yaptığı açıklamalar dikkatle incelendiğinde, özellikle iki noktanın altının özenle çizildiğini görüyoruz: Dikkatli olunması gerektiği ve suçlayıcı açıklamalardan kaçınılması.
Bu vurgu, hem mevcut gergin havanın yumuşatılması hem de karşılıklı saygıyı yeniden tesis etmeyi amaçlıyor. Aslında bu yaklaşım, diplomatik bir zaruretin ötesinde, Erhürman’ın siyasi üslubunu yansıtan önemli bir ipucu niteliğinde.
Gerginlik üzerinden siyaset üretmek yerine, ilke ve akıl temelinde bir yol haritasının mümkün olduğunu göstermeye çalışıyor.
Öte yandan Rum lider Hristodilidis’in Erhürman’ın ortaya koyduğu dört temel şart hakkında yorum yapmaktan kaçınması, her ne kadar diplomatik bir ihtiyat gibi görünse de, aslında alışık olduğumuz klasik bir stratejiyi yeniden sahneye koyuyor.
Ancak hepimiz biliyoruz ki vereceği yanıt büyük ihtimalle sürpriz içermeyecek.
Bu cevaplar ne ilk defa duyulacak ne de geleceğe dair yeni bir perspektif sunacak. Bu da gösteriyor ki asıl dönüşüm, karşı tarafın ezberlerinde değil; bizim kendi iç siyasal zeminimizde yaşanıyor.
Esasen Erhürman’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Rum tarafında uzun zamandır kullanılan bir söylem aracı, yani “çözüm isteyen taraf olma” iddiası ciddi şekilde sarsıldı.
İşte bu yüzden Perşembe günü Ara bölgede çıkacak sonuçtan bağımsız olarak en önemli gelişme, maskelerin yavaş yavaş düşüyor olmasıdır.
Belki bu buluşmadan büyük başlıklar çıkmayacak, belki de somut bir ilerleme kaydedilmeyecek. Fakat liderlerin ilk yüzleşmesi, bize tarafların gerçek yüzlerini gösterecek kadar güçlü bir sembolik an yaratacaktır.
Ve bazen, siyasi süreçlerin yönünü değiştiren şey masadaki kararlar değil; tarafların birbirini nasıl gördüğü, nasıl tanımladığıdır. Perşembe günü işte bu tanımlar yeniden yapılacak. Bizden söylemesi…