OKURLA DERTLEŞMELER

Bugünlerde bir kitap okuyorum. 1958-1974 yıllarında TMT merkez alınarak, yaşanan olayları anlatan bir kitap. Teşkilat yılları, savaş yılları. Mermiler kullanılarak veya mermisiz sürdürülen bir savaş. TMT nin kuruluşu, örgütlenmesi, cumhuriyetin kuruluşu, yıkılışı, gettolar, Erenköy, silah sevkiyatları, silahların bölgelere dağıtılması. Cevapsız soruların bol olduğu flu bir dönem.

Bugünlerde bir kitap okuyorum. 1958-1974 yıllarında TMT merkez alınarak, yaşanan olayları anlatan bir kitap. Teşkilat yılları, savaş yılları. Mermiler kullanılarak veya mermisiz sürdürülen bir savaş. TMT nin kuruluşu, örgütlenmesi, cumhuriyetin kuruluşu, yıkılışı, gettolar, Erenköy, silah sevkiyatları, silahların bölgelere dağıtılması. Cevapsız soruların bol olduğu flu bir dönem.
Yalnız gerçek olan şu. Ölmek ihtimali veya sevdiklerimizden birilerinin ölmesi ihtimali, omuzlarına dikilmiş apolet gibi sürekli, beraber sürdürülen hayatlar. Yarın kimin veya kimlerin öleceğinin belli olmadığı bir dönem. Ve bunu kabullenerek sürdürülen görevler. Karanlık sokaklarda ölümün kokusu hiç dinmiyor. İnsanlar böylesi bir ortamda yaşayarak görevlerini sürdürüyorlar.
Okuduklarım beni sarıp sarmalayıp içine çekti ve etkiledi. Ancak kitapta yazılı isimleri bazen de googledan araştırma gibi bir huyum var. İşte bir isim için de bunu yapınca yüzüme kuvvetli bir şamar yemiş gibi oldum. Ve bu haber ben de şiddetli bir sarsıntı yarattı. Haber şu idi “(...) isimli şahıs güneyden kuzeye geçerken uyuşturucu ile yakalandı.” Muhtemelen o isimsiz kahramanlardan birinin torunu idi. Ve ülkenin geldiği durum benim tekrar çıplak bir kral görmeme neden olmuştu. Sırtımızda hançer yaraları, kulaklarımızın yanında mermi sesleri, çıplak ayakla ateşlerde yürüyüp vardığımız nokta beni çok etkiledi. Dededen toruna gelene kadar yaratılan yeni düzen de yeni yaşam tarzları, yeni davranış şekilleri, yeni değer yargıları. Şehit olanlar bir kez daha bana acı verdi.

****

Trafikte sakin sakin ilerlerken, yavaş! şeritte gitmeye tahammül edemeyen bir vatandaş hızlı şeride geçip önüme girdi. Fakat öndeki arabanın sürati de kafi gelmediği için boru çalmaya başladı. Ve bu tekli çalmalardan, siren sesi dozuna kadar uzadı. Öndeki araba flaşörlerini yakıp elini pencereden çıkarıp durması için işaretini verdi. İkisi de durdu öndeki arabadan bir bayan çıkıp biraz da sesini yükselterek“ Ne yaptığını sanıyorsun arabada bebek var” demesi de arkadakini sakinleştirmedi sesler yükselirken ben sol sinyalimi yakıp sessiz ve sakince yanlarından geçtim. “Oysa biz bu günlere çıplak ayakla ateşlerde yürüyerek gelmiştik.”

****

Benim yıllardır ara ara gördüğüm bir rüya var. Aynı rüyayı tekrar görüyorum. Üniversiteyi bitirmek için geçmem gereken iki dersim var. Ders notlarını bulamıyorum. Sınav tarihini öğrenemiyorum. Sınava gireceğim yeri bulamıyorum. Şu veya bu nedenle mezun olamıyorum. Diploma alamıyorum. Ben niye eğitime bu kadar önem veriyordum. Sınıfı geçip, diploma almayı
kutsallaştırıyordum. Halbuki şimdi “parayı veren düdüğü çalıyor” diplomayı alıyor. Eğitime, öğrenmeye, çalışmaya ne gerek var. Şimdi “paran kadar konuş zamanı.” “Oysa biz bu günlere çıplak ayakla ateşlerde yürüyerek gelmiştik.”

****

Geçenlerde bir tanıdık; abi dedi birkaç gün önce bir Türkiye numarasından benim kuzenleri aramışlar haraç istemişler. Onlar kabul etmeyince miktarı yükseltmişler. İstenilen parayı vermedikleri için bir süre sonra da iş yerleri kundaklandı. Adamlar şimdi işyerlerine korku içinde gidiyor. “Oysa biz bu günlere çıplak ayakla ateşlerde yürüyerek gelmiştik.” Bu olumsuz örnekleri günlük hayatımızın her anında herkes yaşayıp bunlara tanık oluyor

****

Ülkemizde bizi yozlaştıran sosyal etmenler nelerdir. Halk arasında bir deyime dönüşmüş olan, “ganimet kültürü” anlayışı, kumarhaneler, insan popülasyonundaki çeşitliliğin artması, küreselleşme adı altında sınır tanımayan fikir bombardımanları ile insanların fark etmeden “eğitilmeleri”, iletişim araçları ile insanların yaşam tarzlarının şekillendirilmesi, emlak satışlarının artışı ile sınıf atladığını sananların dönüşümü, güç ve paranın en önemli değere dönüşmesi V.D.

Toplumsal çürüme başlayınca, yaygınlaşması ve sınırsızlaşması çoğalır. Ve erdemli, ahlaklı, dürüst insanlar giderek azalmaya başlar. Bireyselleşme, insan ilişkilerinde iletişimsizlik, etik değerlerin aşınması... Bunların neticesinde suç oranları çeşitlenir ve çoğalır, uyuşturucu kullanımı yaygınlaşır, şiddet artar, kolay para kazanma eğilimi hedef olur, adaletsizlik arttığı için kişiler kendi adaletlerini sağlama yönüne gider, kadına şiddetin artması, ahlaksızlıkların normalleşmesi, insana, doğaya karşı saygısızlık, hoşgörüsüzlük ve daha birçok çürüme hali çoğalır.

Biz yine de yazıyı Zülfü Livaneli’nin şarkısındaki gibi” Dünyayı güzellik kurtaracak/Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diyerek bitirelim. Haftaya ise Kıbrıs adasını kurtarma planımı sizlerle paylaşacağım.

Sağlıkla kalınız.



Bu haber 19 defa okunmuştur

:

:

:

: