Doğru yönetmek

Dijital çağ sosyal medyayı bireysel paylaşımların ötesine taşıyarak toplumsal algıyı belirleyen güçlü bir alana dönüştürmüştür. Bu nedenle birçok ülke dijital düzenlemeleri ertelenemez bir ihtiyaç olarak görmektedir.

Dijital çağ sosyal medyayı bireysel paylaşımların ötesine taşıyarak toplumsal algıyı belirleyen güçlü bir alana dönüştürmüştür. Bu nedenle birçok ülke dijital düzenlemeleri ertelenemez bir ihtiyaç olarak görmektedir. Çin’in uzmanlık gerektiren içeriklerde eğitim şartı getirmesi bu yaklaşımın açık bir örneğidir. Sağlık, hukuk, finans ve eğitim gibi kritik alanlarda yetkinlik taşımayan kişilerin yönlendirici paylaşım yapmasını sınırlayan bu model toplumun yanlış bilgi tarafından yönlendirilmesini engellemeyi hedefler. Bu uygulama düşünceyi değil denetimsizliğin doğurduğu tahribatı sınırlandırır.
Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ve Kanada da sosyal medya kullanımında yaş sınırı getirerek özellikle gençleri koruma yönünde adımlar atmaktadır. Dijital alanın sahipsiz bir boşluk olmadığı ve devlet otoritesinin bu alanda da düzen kurmakla yükümlü olduğu artık tüm dünyada kabul görmektedir.
Sosyal medyada içeriklerin yüzeysel tüketilmesi toplumların karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biridir. Paylaşımlar çoğu zaman tam okunmadan yorumlanmakta ve bağlam dikkate alınmamaktadır. Bu yaklaşım tartışma kültürünü zayıflatır ve kişisel saldırıları normalleştirir. Ahlaki sınırları aşan bu tutum yalnızca bireysel bir üslup bozukluğu değildir. Toplumsal iletişim tarzında meydana gelen derin bir aşınmanın göstergesidir. Sosyal medya artık ülke bütünlüğünü etkileyen bir güçtür ve bu nedenle her sözün sorumluluğu büyüktür.
Ülkemizde bu etki daha da belirgindir. Küçük toplum yapısı hem doğru bilginin hem de yanlış bilginin hızla yayılmasına yol açar. Bu nedenle siyasetçilere düşen sorumluluk büyüktür. Siyaset toplumun önünde duran bir alan olduğu için kullanılan her kelime kamuoyunu yönlendirir. Buna rağmen kendi siyasi hesaplarını toplumsal sorumluluğun üzerine koyan açıklamalar görmek mümkündür. Bu tür tutumlar toplumda güven kaybına neden olur ve sağduyuyu zayıflatır. Siyasetin görevi gerginliği artırmak değil milletin huzurunu korumaktır.
Basın camiası da bu süreçte belirleyici bir rol üstlenir. Haber dili yalnızca bilgi aktarmakla kalmaz kamu düzenini doğrudan etkiler. Bu nedenle doğruluk, tarafsızlık ve bağlam ilkelerine bağlı kalmak basının sorumluluğudur. Abartılı başlıklar ve hedef gösteren yayınlar sosyal medyada zaten zayıflayan sağduyuyu daha da aşındırır. Medyanın dikkatli davranması yalnızca mesleki etik değil ülke menfaatinin gereğidir.
Yapay zekâ alanındaki gelişmeler de dijital düzen tartışmalarının merkezinde yer alır. Teknolojiyi anlamadan reddeden ve gelişmeyi tehlike gibi gösteren siyasi yaklaşımlar topluma fayda sağlamaz. Yapay zekâ doğru kullanıldığında devlet kapasitesini artıran, kamu yönetimini hızlandıran ve vatandaşın hizmete erişimini kolaylaştıran bir araçtır. Asıl tehlike teknolojiyi yanlış tanıtmaktır. Siyasetin görevi korku üretmek değil bilgi üretmektir.
Türkiye’nin yeni yılda dijital alan için atması gereken adımlar nettir. Kimlik doğrulama süreçlerinin güçlendirilmesi nefret söylemini azaltacak ve manipülasyonu zorlaştıracaktır. Yaş doğrulama sistemlerinin geliştirilmesi gençleri koruyacaktır. Dezenformasyonla mücadelede teknik altyapının güçlendirilmesi ve algoritmik denetimin artırılması gereklidir. Uzmanlık gerektiren alanlarda şeffaflık ve sorumluluk ilkesi topluma doğru bilgiyi ulaştıracaktır.
Dijital alan kontrol edilmesi gereken bir kamusal mekandır. Bu kontrol özgürlüğü kısıtlamak için değil özgürlüğü güvenli hale getirmek içindir. Toplumun sağlıklı iletişim kurabilmesi siyasetin sorumluluk bilinciyle hareket etmesine, basının etik kurallara bağlı kalmasına ve teknolojinin doğru kullanılmasına bağlıdır. Sosyal medya ve yapay zekâ doğru yönetildiğinde ülkeyi güçlendirir. Yanlış kullanıldığında ise toplumsal çöküşü hızlandırır.
Bilginin disiplin istediği ve özgürlüğün ancak sorumlulukla anlam bulacağı gerçeği tartışmasızdır.
Bu haber 2 defa okunmuştur

:

:

:

: