Sessiz savaşın en tehlikeli silahı

Dezenformasyon artık günümüz dünyasında masum bir yanlış bilgi meselesi değil.

Dezenformasyon artık günümüz dünyasında masum bir yanlış bilgi meselesi değil. Bu gerçeği hâlâ kavrayamayanlar ya meseleyi bilmiyor ya da bilerek görmezden geliyor. Bugün dezenformasyon; toplumların zihnini bulandıran, insanları birbirine düşüren, devletlerin kriz ve afet dönemlerinde hareket kabiliyetini felce uğratan açık bir güvenlik tehdidi haline geldi. Hatta daha da açık söyleyelim: Bu, varoluşsal bir tehdit oldu.
Artık savaşlar yalnızca tankla, tüfekle, füzeyle yürütülmüyor. Asıl cephe zihinlerde oluşturuluyor. Hedef alınan ülkenin, bölgenin ya da halkın istikrarsızlaştırılması önce algıyla başlıyor. Toplumsal direnç, kurumsal güven ve ortak aidiyet duygusu sistematik biçimde aşındırılıyor. Silahlar bu dan sonra devreye giriyor, çoğu zaman da hiç girmiyor. Çünkü gerek kalmıyor. İşte hibrit tehdit tam olarak bu manaya geliyor.
Ankara’da dün TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu, toplumları çürüten bu hibrit savaşla nasıl mücadele edilmesi gerektiğini medya profesyonelleri ile ortaya koydu.
Bugün kasıtlı, hedefli ve koordineli dezenformasyon kampanyalarıyla karşılaşmak sıradan hale geldi. Üstelik bu kampanyalar rastgele değil. Kimlikleri, fay hatlarını, hassasiyetleri bilen bir akıl tarafından planlanıyor ve yönetiliyor. Türk dünyasına baktığımızda da tablo son derece nettir. Enerji projeleri hedef alınıyor, savunma iş birlikleri karalanıyor, ulaşım ve ticaret koridorları “şüpheli” gösteriliyor. Amaç açık: Güveni sarsmak, iş birliğini zayıflatmak, ortak geleceği sabote etmek.
Hedef yalnızca projeler değil elbette. Türk Devletleri’nin uluslararası itibarı da doğrudan saldırı altında. Ortak kimlik bilinci, dayanışma iradesi ve birlikte hareket etme kapasitesi bilinçli şekilde yıpratılmak isteniyor. Bunun için de rasyonel tartışmalar değil, duyguları kaşıyan söylemler devreye sokuluyor. Gerçekler değil, algılar dolaşıma giriyor. Uluslararası kamuoyunda değersizlik ve güvensizlik yaratacak figürler, bilinçli biçimde parlatılıyor.
Peki buna karşı ne yapılmalı? Cevap nettir: Ortak mücadele. Parça parça verilen tepkiler bu saldırıları durdurmaz. Bu savaş bireysel değil, kolektif bir savaş.
Birincisi, Türk halkları birbirini daha yakından tanımalı. Birbirini tanımayan toplumlar, başkalarının yazdığı senaryolara mahkûm olur. Bu noktada Türk Devletleri’nin ortak sesi olan medya kuruluşlarına elbette büyük görev düşüyor. Ada TV olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
Türk dünyasının hikâyesini başkalarının ağzından dinlemeyi bırakmalıyız. Kendi anlatımızı, kendi kelimelerimizle, güçlü ve tutarlı biçimde inşa etmek zorundayız.
Şunu unutmayalım. Bilgi kirliliğinin en hızlı yayıldığı anlar, toplumların en kırılgan olduğu anlardır. Bu anlarda koordinasyon yoksa, bedel ağır olur.
Bu nedenle bu alanda düzenlenen forumlar, yapılan iş birlikleri ve kurulan mekanizmalar birer “toplantı” değil, geleceğe dair bir güvenlik meselesidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de bu konuda hızla harekete geçmeliyiz. Dezenformasyonla mücadele, ertelenecek ya da hafife alınacak bir konu değildir. Zira bu sessiz savaşta kaybedenler, neyin kaybedildiğini çoğu zaman çok geç fark eder. Bizden söylemesi…
Bu haber 27 defa okunmuştur

:

:

:

: