Kıbrıs Türk halkı önemli toplumsal sorunlarla boğuşurken, siyasi mekanizma bunları çözmek yerine, bunlara yeni sorunlar ekliyor.
Hükümet krizi bunlardan biri…
Ama aslında bu sorunların sonu yok! Bugün hükümet krizine kaynaklık eden nedenler ortadan kaldırılmazsa, yarın yeni bir krizle karşılaşmamız, kimse için şaşırtıcı olmamalıdır.
Sivrisineklerle mücadele edebilmek için bataklıkları kurutmak gerekiyor.
* * *
Bizim bataklığımız nedir?
Sorunların esas kaynağı nerededir?
Bugünkü hükümet krizi de göstermektedir ki, Kıbrıs Türk siyasetinin temel sorunu popülizmdir.
Bugün kimin bakan olacağını tartışırken, aslında ‘kim istihdam yapacak?’ diye tartışıyoruz. UBP’li milletvekilleri, bakan olarak yandaşlarına daha fazla menfaat sağlama ve gelecek dönemde de seçilmeyi garanti etmenin peşindedirler. Bakan adaylarından hiçbirinden toplumsal proje dinlemediğimize göre, bu yargımızda haksız olmamamız gerekir.
Bakan olup, istihdam yapma, iş takip etme, kredi dağıtma, bugünkü siyasi yapı içinde kalabilmek için en büyük olanaksa, herkes bu olanağa sahip olmak ister.
Bakanlık yarışı bir hizmet yarışı değil; bir popülizm yarışıdır!
* * *
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun, geçtiğimiz günlerde Emekliler Derneği genel kurulunda yaptığı konuşma, sistemin bu temel özelliğini bir kez daha göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, KKTC Meclisi’nin yaptığı bir yasayı imzalamasının nedenini, yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götürülerek iptal ettirilebilecek olması olarak açıklamıştır.
Anayasa Mahkemesi, yapılan başvuruları görüşerek, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu karara bağlar. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin muhtemel kararlarından bağımsız olarak kendi tutumunu ve görüşünü ortaya koymak; yasaları imzalamak veya Meclis’e iade etmek yetkisini kullanır.
Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin reddedeceğinden emin olduğu bir yasayı imzalayıp yayınlamakla neye hizmet etti ki?
Belki de bu halka sadece zaman kaybettirdi.
Belki de yaşadığımız gerginliklerin, emeklilerin mahkeme koridorlarında bağrışmasının sorumlusu haline geldi.
Kendi sorumluluktan kurtuldu ama Anayasa Mahkemesi’ni ‘düzenin koruyucusu’ olarak sorumluluk altına attı.
Bu tutum, Cumhurbaşkanı’nın anayasal görevleri ile bağdaşır mı?
Yoksa Sayın Cumhurbaşkanı da, hala daha popülizm peşinde mi koşmaktadır? Emeklilere yaptığı konuşmada, kendini temize çıkarırken, hükümeti oluşturan eski mücadele arkadaşlarını, ‘beceriksizlikle’ ve yasa yapmayı becerememekle mi suçlamıştır?
* * *
En azından Cumhurbaşkanı makamından popülist hareketlerden uzak durmasını beklemek hakkımız vardır.
En azından Cumhurbaşkanı, doğruyu, sadece ve sadece doğru bildiğini yapmalı ve gerekçelerini halkla dürüstçe paylaşmalıdır.
Popülizm hastalığı ile mücadele etmek için bir yerden işe başlamak zorundayız. Bu mücadeleyi başlatmak için en uygun yer Cumhurbaşkanlığı’dır. Sayın Eroğlu, en uzun süre başbakanlık yapmış yurttaşımızdır ve bugün artık Cumhurbaşkanı’dır. Popülizm yaparak elde edebileceği hiçbir makam kalmamıştır. Bugün bulunduğu makamı bu amansız hastalıkla mücadeleyi başlatmak için kullanırsa, bugüne kadar halka yaptığı hizmetleri, çok güzel bir şekilde taçlandırmış olacaktır.