Sol tarafım sağ değil

Sol tarafım sağ salim kalamadı seninle Sağ salim varamadı yüreğine üzgünüm sevgilim

Sol tarafım sağ salim kalamadı seninle
Sağ salim varamadı yüreğine üzgünüm sevgilim

Sevgilim? Sen benim sevgilim misin sevgilim?
Söylesene sevginin geçtiği yerde geçer mi adın?

Konuşarak anlatamadıklarım var sana
Susarak haykırmayı deniyorum, olmuyor!

Sesli sessiz hiçbir harfi duymuyorsun
Kelimelerim ulaşamıyor, saplanıyor gerisin geri yüreğime

Oysa ne çok ortak yöne sahiptik biz
İkimiz de “seni” düşünürdük...

Yalnızlıktan korktuğun sürece yalnızsındır
Aşktan korktuğun sürece aşksız

Senden korkmadım ben sevgili!
Korkmadım ki sensiz bıraktın beni...

Bügünlerde lotodan çıkan büyük ikramiye gibisin yüreğimde
Hayalin bile mutlu ediyor beni, gel gör ki seni tutturamıyorum!

Amortiyi tutturursam
Aşk olsun!


Nupelda KARABUĞDAY- 8 Aralık 2010 (Alsancak)



SENİ SEVMEK

Seni sevmek nedir biliyor musun?

Seni sevmek ellerini tutmak istemek
Öpmek istemek
Yüzüne, saçına dokunmak istemek
İstemenin ötesine geçememek

Çığlık çığlığa susmak seni sevmek
Sessiz harflerle seviyorum’lara boğulmak
İtiraf edememek, utanmak, kaybetmekten korkmak
Sevgini dilsiz,sessiz haykırmak seni sevmek

Seni sevmek sana sensiz platonik aşk beslemek
İçinde tohumlarını yeşertmek
Filizler açtırıp büyüdüğünü seyretmek
Yine de iki kelimeyi dilinin ucuna getirememek

Seni sevmek seni görünce yolunu değiştirmek
Heyecanlanmak, eli ayağına dolanmak
Yolunu değiştirdiğine anlam veremeden dönüp önünden geçmek
Çekindiğinden kafanı kaldırıp yine de sana bakamamak

Seni sevmek seni senden habersiz sevmek
Papatya fallarındaki “seviyor”larla umutlanmak
Kahve fallarında adının baş harfini aramak
Acaba “o da seviyor mu” lara dalmak

Seni sevmek aslında seni değil güneşi sevmektir
Çok severken yaklaşamamak
Yaklaştıkça yanmaktan korkmak
Yanacağını bile bile bağlanmak…

Nupelda KARABUĞDAY- 20 Kasım 2010 (Alsancak)



TEKİLİMİZE ÇOĞUL EKLERDİK


İnsanoğluna yenik düşüşümüz nedendi ki inanmaktan başka?
İnandığımızdan değil inanmak istediğimizdendi hatamız
3 kuruşu verecekken 5 kuruşa yenildik
2 kuruş kendimizden yitirdik
Ne için, kim için, değdi mi bilemedik...
Yeri geldi sevdik, sevdiklerimizi kaybettik
Ya onlar gitmeyi seçtiler
Ya da gitmeleri gerekliydi
Tırnak içindeki 'zorunluluk'la başlayan cümlelerle
Bir şekilde gittiler işte...
Hüzünlendik,içtik…
Hem de çok…
Şişenin dibine vura vura
Sonra ağladık içkiden dedik egomuzu tatmin ettik
Yoksa ağlar mıydık gidene?
İçkiydi bizi sokan bu ruh haline…
Öyle böyle derken, kendimize gelmeyi öğrendik
Çeşitli hayatlar geçti önümüzden
Kimi figuranımsı rollerde kimi haddini aşıp başrolde
Biz ise herzamanki gibi kabalalık içinde yalnız ruh halimizle
Koşa koşa sıyrılırdı ruhumuz kalabalıklardan
Bedenimizi satardı iki dakikada
Yok sayılırdı beden kalabalığın tam ortasında
Dururdu öylece uzakta kimsesiz,sakin ve yalnız
Bu duyguyu herkesin yaşayabileceğini bilirdik biz
Elbet bir gün herkes isterdi yalnız kalıp ruhunu dinlemek
İşte bu yüzden
Hiçbir zaman birinci tekil şahsımız giremezdi cümlelerimize
Biz tekilimize çoğul eklerdik
İkinci çoğulları kullanırdık her seferinde
BEN demeye gücümüz yetmezdi de BİZ derdik...

Nupelda KARABUĞDAY- 8 Ekim 2010 (Alsancak)



NESİN Kİ?

Kaf dağının ardındaki inci misin?
Kimsenin bulamadığı
Dillerden düşmeyen
Hint kumaşı mısın?
Dünyanın 8'inci harikası mısın?
Batan geminin malı mısın ki
Unutamayayım seni?

Nupelda KARABUĞDAY- 28 Haziran 2010(İstanbul)




GİT-ME

Hayatıma gelirken bana sormadın,giderken açıklama yapmana gerek yok
Sessiz sedasız gidebilirsin arkana bile bakmadan
Merak etme alışkınımdır gidenlerin bıraktığı travmaya
Gidişin beni üzebilir, gözyaşlarına boğulabilirim
Seni durdurmak isteyebilirim
Bana aldırma sen GİT

Gittikten sonra yalnız kalmak isteyebilirim
Seni düşünerek koca bir günümü harcayabilirim
Yapmam gereken tüm işleri aksatıp fotoğrafına kilitlenebilirim
Seni aramak isteyebilirim,arayabilirim de
Bana aldırma sen GİT

Sana şiirler,mektuplar yazabilirim
İçip içip komşuları rahatsız edinceye kadar adını haykırabilirim
Gidişine sinirlenip, bağırabilirim
Kendimi iyice toplumdan soyutlayabilirim
Bana aldırma sen GİT


Ben bu saydıklarımın hepsini gerçekten yapabilirim
Hatta sayamadıklarımı da yapabilirim
İsteyen istediğini desin umursamayabilirim
-ebilirim,-abilirim diyerek bağlanabilirim de iyice sevmeye
Ya da ben seni unutamaya da bilirim…
O halde sen iyisi bana aldır ve GİTME…

Nupelda KARABUĞDAY- 29 Ekim 2009 (İstanbul)




PAYIMA DÜŞEN ÇOCUKLUK


Camdan heykeller yaptım hayat üzerine
Çeşitli şekillerde duygulara dair
Bir gün kırıldı heykeller, parçalandı
Ellerime battı yüreğim kanadı

Oysaki göğün mavisi verirken kendini siyaha
Yıldızlar siyaha inat parlardı hep
Acıya inat yaşamak gibiydi onlarınki
Siyaha inat bembeyaz parlamak

Yüreğimin kanamasına aldırmadan
Yapabilir miydim ki yeni heykeller?
Değer miydi onların ihtişamsı güzelliklerine?
Yeni acılar mayalayabilir miydim avuçlarımda?

Yok ki masumluğu inadına bencil hayat
İlmek ilmek sökülüyor çocuksu gülüşlerimiz
Hayat hecelerimizi alıyor almasına da
Gülüşlerimizi bıraksa bari

Yüreğimiz bir dere misali
Dönüyor dolaşıyor ağlıyor
Gideceği yeri bulamıyor
Sonunda oluk oluk taşıyor

Elimde pembe balon kokusu
Dizimde takılıp düştüğüm taşın izi
Yüzümde tuzunun tadı kalmış gözyaşlarım
Şimdilerde bir çocukluk geçer hatırımdan


Yaşamın en güzel yerinde olmak
Çocuklukta yaşamak isterdim
Yetişkinlik bana göre değil
Seneleri bölseler, payıma düşer mi çocukluk?

Nupelda KARABUĞDAY- 23 Eylül 2011(Karaoğlanoğlu)
Bu haber 347 defa okunmuştur

:

:

:

: