Ne söyleyeceğimi, ne yazacağımı, hatta yazıp yazmama gereği var mı yok mu bilemeyeceğim.
Dayanamadım. Yüreğim paralandı. Ağladım, öfkelendim ve dünyadaki nankörlerle nankörlükleri hatırladım.
20 Temmuz 1974 ve daha önceki yıllarda , vatan ve canımız savunmalarında toprağın kara bağrına düşenleri ziyaret ettim. Hem de “kurtuluş ve özgürlük” törenlerinin, şenliklerinin, nutuklarının atıldığı yarım kilometre ötedeki Lefkoşa Kabristanlığında.
Sağlı sollu ŞEHİTLİKLER ve oralarda yatan kahraman evlatlarımız, mücahitler, mehmetçikler, sivil oldukları halde vurulanlar-. boyunları bükük, ziyaretci ve bir fatiha okuyanı –okuyacak olanı beklediler.
Çiçek koydum, buhur yaktım, dualar ettim,
İhlasları da Fatihayı da bol bol okudum.
İnşallah Yüce Allah, kabul ederek kendilerine ulaştırmıştır, yattıkları yerleri pür nur, mekanlarını Cennet etmiştir..
Sağa sola baktım, ziyaretcileri, top protokolü bekledim. Kendilerinin o makamlara oturmalarını , ülkemizin, canımızın ve namusumuzun kurtuluşunu sağlayan ŞEHİTLERİ ziyaret ederek bir Fatiha bağışlamalarını bekledim.... Kimse uğramadı.