Yaşadığımız asrın son 15-20 yılı içerisinde, her alanda yaşanan köklü değişimler hız kesmeden devam ediyor. Özellikle teknolojik gelişmeler hayatımızın tamamını, toplumsal ilişkilerimizi kökten değiştiriyor.
Her şey ve hepimiz hızla değişiyoruz. İnsanlığın bugüne kadar elde ettiği bilginin boyutu, bilgiyi gelecek nesillere aktarma yöntemleri, var olan bilgiyi depolama şekilleri 5-10 yıl öncesine göre çok değişmiş, bambaşka bir boyut kazanmıştır. Teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmelere paralel ortaya çıkan yenilikleri, değişimi anlama ve uyum sağlama artık bir mecburiyettir. Bu değişimin ruhunu, hızını ve büyüklüğünü kavrayamayan, anayasa ve yasalarını, dolayısıyla kurumlarını bu hız ve büyüklüğün baskısını karşılayacak şekilde yeniden dizayn edemeyen ülkelerin ayakta durma imkân ve ihtimalleri kalmamıştır.
Önümüzdeki yıllar, çok daha zorlu ve karmaşık olacaktır. Kuşaklar arasındaki çatışma düne göre çok daha keskin boyutlara ulaşmış, anne babalar çocuklarıyla, öğretmenler öğrencileriyle, doktor hastasıyla iletişim kuramaz hale gelmiştir. Bugün öğrenci öğretmeninden, çocuk anne-babasından, hasta doktorundan daha fazla bilgi birikimine sahip hale gelme yolunda hızla ilerlemektedir. Eğer teknolojik gelişmeleri hesaba katmadan on yıl öncesinin bakış açısıyla ülke yönetmeye kalkarsak, bütün kurumlarımızı sil baştan yeni şartlara adapte edemezsek, kuşaklar arasında açılan bu uçurum ve iletişim kopukluğu daha da büyüyecek, kontrol edilemez hal alacaktır. Bu geri kalmış ülkelerin ortak sorunudur ve Teknolojiyi suçlayarak, teknolojik gelişmelere karşı çıkarak üstesinden gelinecek bir sorun değildir.
Küçük bir ülkeye göre, teknolojik olanaklarla ilgili çok fazla imkâna sahibiz. Ülkemiz şartları teknoloji üssü olmaya oldukça müsaittir. Sorun devlettir. Üniversitelerimizin dünya çapında girmeye çalıştığı bu teknolojik yarışta ayak bağı olmaktadır. En yenisi 30-40 yıl öncesinin şartlarına göre hazırlanmış anayasa ve yasalarla devlet yönetmek artık mümkün değildir. İşleyişi ve sistemi kilitlemeyen, hantal olmayan bir yapılanmayı öngören, gelişime ve değişime açık bir anayasaya acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Üniversitelerimizde bu konuda suskunluklarını bozmalı ve toplumu ileriye taşıyacak projelerle siyasileri zorlamalıdır.
Aksi takdirde hepimiz kaybederiz.