Gözlerinizi kapatın, canınızı sıkması muhtemel sorunları bir kenara bırakın ve bir ülke hayal edin...
Denize paralel ve bulutlara kadar uzanıyormuş hissi veren sıradağları olsun...
Bir ülke düşleyin her yerinden tarih fışkırsın, yemyeşil ovalarında, dünyanın en güzel kuşları, rengârenk kelebekleri uçuşsun...
Bir ülke tasavvur edin; tertemiz havası, sımsıcak insanları olsun...
İçtiğiniz her fincan kahvesinde Akdeniz’de sörf yapıyormuş hissi, yaşama zevki versin, evrenin en güzel sahilleri orada olsun…
Şimdi gözlerinizi açın ve bunun bir hayal olmadığını görün...
Tüm olumsuzluklarına rağmen bu muhteşem ülke Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Cennet’ten bir parça olan bu coğrafya, yıllardır kısır tartışmalarla mutsuz insanların yaşadığı ülke haline getirildi...
Kabuğunu kırıp aydınlığa çıkmak için verdiği her mücadelede dirençle karşılaşıyor. Ne Kamu reformunu yapabiliyor, nede özelleştirmeyi...
Yıllardır huzurumuzu kaçıran, vatandaşa hizmet veremez hale gelmiş Kamu sektörünü verimli hale getirebilmek için her girişim başarısız oluyor... Başlamadan son buluyor...
Bu güzel ülkenin marifetli yöneticileri bir sorununu çözemeden başka bir sorunun ortaya çıkmasına engel olamıyor...
Sorunlarımız, bir çırpıda hallolacak boyutta demek artık kolay gelmiyor...
O kadar çok sorunumuz, o kadar fazla yapacak işimiz var ki ertelenmesi mümkün değil artık...
Günlük siyasi çıkarlardan uzak bir anlayışla, bilimsel veriler ışığında yapılması gerekenler bir an önce yapılmalıdır. Yapılması gerekenler yapılırken konuya bireysel çıkar mantığıyla yaklaşılmamalı, bu güzel ülkenin selameti için gereken her şey ertelenmeden yapılmalıdır.
Bize göre öncelikle, üzerine yüklenen yükün altında ezilen, diz çökmek üzere olan devletin sırtındaki “kambur” bir gün bile kaybetmeden hemen şimdi düzeltilmeye başlanmalıdır...
Bunu yapabilmek için ülkede kurultay sonucuna yönelik tartışmalara artık bir son verilmeli, iktidar ülke sorunlarının çözümüne odaklanmalıdır...
Ülkede, A'dan Z'ye her şeyin yapılan ciddi bir çalışmanın ardından özelleştirilmelidir. Tarihi süreç içerisinde edindiğimiz tecrübeler, devletin vatandaşa kaliteli hizmet sunamadığını göstermiştir. Her insan gibi, bu ülkenin insanı da kaliteli, ucuz ve suratli hizmet almak istiyor. Kamu kurumlarında memur tarafından hakarete uğramak istemiyor. Hatta muhatap olmak, tartışmak istemiyor. Bu nedenle devlet rekabetçi bir sistemi hayata geçirmelidir. Devlet denetleyici olmalıdır. Eğitimde, belediye hizmetlerinde, Elektrik’te yaşadığımız sıkıntılar, şimdide sağlıkta ortaya çıkan eylem, grevler ülkeyi kaosa sürüklemiştir. Bu kötü gidişatın her geçen gün dozunun arttığını, vatandaşın ne sendika, ne eylem ne de grev lafını duymak istemediğini eylem yapanlar da yöneticiler de görmelidir. Bu düzende, rekabete ihtiyacı olmayan, yaptığı yanlışların hesabını kimseye vermeyen kuruluşların kendini yenilemesi, çağa ayak uydurması, vatandaşın memnun olacağı hizmet kalitesini yakalaması asla mümkün değildir.
Tek çıkar yol rekabetçi bir sistemin hayata geçirilmesi, yani özelleştirmedir.