Hüzünlüdür Eylül… Hüzün getirir Hüzün götürür…
Nereye gideceğini bilmeyen bir tren gibi, içinde birbirine yabancı aşıklar barındırarak tüter bacası. Yaz ile kış arasında kalmış bir ayrılık hikayesi taşır yüreğinde. Kapıyı çarpıp gitse yazın kalbi kırılır, kalsa kışın boynu bükük…
Veda vaktidir Eylül vakti… Gidişlerin vaktidir. İlk terkediş Eylül’dendir. İki mevsim arasında kalan hikayenin son sözlerini yazma vaktidir. Bu hikayenin sonunda hep kış kazanır ve yaza soğuk bir “hoşça kal” denir. Son kez yüzünü gösterir güneş, son kez yüreğini ısıtır trenin içindeki birbirine yabancı aşıkların. Ardından uzun ve soluksuz bir ayrılığa işaret edercesine derinden bir fırtına getirir. Bu fırtına ki, birbirinden ayrı aşıklara birbirinin kokusunu getirir. Birbirinden ayrı yüreklerin imzasıdır bu koku.
Eylül’ün gidişi, yazın yası, kışın neşesidir…
Balkonlardan çekilir insanlar Eylül’ün gidişiyle. Ölü sarı yapraklar, yollarda hüzünle volta atar bu gidişe. Ağaç dalları yolunu kaybetmiş kuşlarla doludur, nereye gideceklerinin bilinmezliğinde… Eylül’ün gidişine en çok kuşlar dayanamaz işte! Topluca pılını pırtını toplar uçar giderler memleketten. Hani bazen insan “kanatlarım olsa ben de uçup gitsem” diye hayıflanmıyor değil onları görünce…
İlk gidiş Eylül’den gelir, ardı arkası kesilmez ayrılıkların… Gitmeler başlar bir bir… Bazısı mecburiyetten bazısı keyiften. Ne farkeder! Gitmek gitmektir işte… Hep gidene yazılır ya şiirler, bir de kalanlara yazılmalı ey şairler!
İşte Eylül gidiyor, Eylül beraberinde birçok kişi, birçok anıyı da götürüyor… Sizden kimleri götürdü bilmiyorum Eylül ancak, bizden 1.5 yıldır birlikte çalıştığımız Genel Yayın Yönetmenimiz Adem Uslu’yu götürüyor…
Bize müdürden önce hep bir baba olan adamı götürüyor. Çalışma dönemimizce, sınıfçılığa dost ancak insanlığın samimiyetinden uzak “hiyerarşi” denilen olguyu aramıza sokmayan, bizleri hiçbir zaman kendisinin altında çalışan bir eleman gibi görmeden, düşüncelerimizi önemseyen, fikirlerimize her zaman saygı duyan müdürümüzü götürüyor.
Kendisi Star Kıbrıs Gazetesi’nde göreve başladığından beri bir gün dahi olsun birimize sesini yükseltmedi. Her ailede tartışmalar veya fikirsel anlaşmazlıklar olabilir, bizde de oldu ancak kırgınlıklar bir sonraki güne asla geçmedi. “Ben müdürüm” egosuyla bir kez olsun hiçbirimize hükmetmedi. Hep bir dost, hep bir babaydı bizim için…
İşte Eylül’ün bizden aldığı O’dur … Kendisine ileriki hayatında daha çok başarı, daha çok mutluluk ve huzur diliyorum… Öğrettiklerin ve üzerimizdeki emeklerin için teşekkürler Adem Uslu.
Yolun açık olsun…