Okumuşsunuzdur; Ukrayna'dan tek taraflı bağımsızlık ilan eden ve Rusya ile ilhak anlaşması imzalayan Kırım'a, binlerce Kırım Tatarının sokulmadığı bildiriliyor, “Tatarların, Kırım'a girmesine izin verilmiyor” başlıklı haberde…
Kırım Tatar Milli Meclis Üyesi Abdurrahman Egiz, AA muhabirine yaptığı açıklamada Kırım Tatarlarının lideri Mustafa AbdülcemilKırımoğlu'nun Kırım'a girişinin yasaklandığını kaydederek, 'Şu an sınırda, 2 binden fazla kişi ile Kırım'a girişi yapmak için bekliyor. Maalesef askeri birlikler ve silahlı gruplarla karşı karşıyalar' diyor.
Ülkede durumun çok kritik olduğunu vurgulayan Egiz, uluslararası toplumun yardımına ihtiyaçlarının olduğunu, Kırım Tatarlarının haklarının korunması gerektiğini ifade ediyor. ‘Haklarımızın savunulmasını istiyoruz ve bunun içinde çaba gösteriyoruz. Uluslararası toplumdan davamızı desteklemelerini istiyoruz’ diyen Egiz, bunun kendileri için çok önemli olduğunu belirterek, çok zor durumda olduklarını dile getiriyor.
21. yüzyılda böyle bir şeyin yaşanmasının kabul edilemez olduğunu getiren Egiz, ‘Kendi vatanımıza giremiyoruz, evlerimize dönemiyoruz, çaresiz kaldık’ ifadesini kullanıyor. Abdurrahman Egiz, dünyadaki Müslüman ülkelerden destek istediklerini ve olup bitenleri gündemine taşımaları talebinde bulunduklarını vurgulayarak, 'Maalesef devletimiz yok. O yüzden Müslüman devletlerinden Kırım Tatarlarına sahip çıkmalarını istiyoruz' diyor.
Ve habere göre Kırım Tatarlarının Kırım'dan uzaklaştırılması ihtimali var.
Korkunç bir haber. 21. yüzyılda yaşanan bir çaresizlik. Akıl almıyor bir türlü.
Evlerine barklarına giremiyorlar…
'Bize yardım etmek istiyorsanız Rusya Federasyonu'nun Kırım'dan askeri birliklerini çekmesini isteyin' diyen Egiz, AB'nin Kırım konusunda daha aktif olması gerektiğini, Rusya'ya sadece yaptırım uygulamanın yetersiz olduğunu belirtiyor!
Kırım adına endişelenmemek mümkün değil zira “yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır” kontenjanından sayısız acı örnekler sergileyen Batı ülkelerinin Kırım konusunda da karşılarında “Rusya” olsa dahi parmaklarını kıpırdatmalarını beklemek abesle iştigal.
Çünkü Kırım Tatarları Müslüman…
Çok gerilere, Haçlı Seferlerine uzanmamıza gerek yok. Henüz hafızalarda taze iki olay… Bosna ve Hocalı katliamları…
Bosna ve Hersek'te 6 Nisan 1992 tarihinden 14 Eylül 1995 tarihine kadar sürmüş olan bir soykırım süreci… Üç yıl boyunca uluslararası hiçbir konvansiyona kulak asmayan Sırplar, Avrupa’nın göbeğinde tarihin en korkunç katliamlarından birini gerçekleştirdiler.
BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenica, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu katliamının kurbanı oldu. Uluslararası camianın olanlar karşısındaki tepkisizliği vahşi Sırplara cesaret vermiş, cesaretlendirmiş ve işlerini kolaylaştırmıştı.
312 bin Boşnak öldü Srebrenitsa Katliamında…50 bin kadın tecavüze uğradı. 7 bin 500 kişi kayboldu. Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulundu ve 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin ediliyor…
Karanlıkta gezen karıncayı bile gördüğü ifade edilen, dünyanın herhangi bir ülkesindeki en ufak iç meseleye dahi karışmaktan çekinmeyen büyük güçler Avrupa’nın göbeğindeki bu caniliğe dur demediği gibi, etnik temizliğin başarıyla sonuçlanması için görmezden geldi.
***
Hocalı Katliamı da, 20. yüzyılın ve insanlık tarihinin en büyük vahşet ve katliamlarından biri. Karabağ Savaşı sırasında 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'ta bağlayan gece, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde Azeri siviller, Ermeniler tarafından hunharca katledildi.
Saldırıda ölenler hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti resmî kaynaklarının bildirdiği rakam 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azerbaycanlı sayısının bin 300 kişi olduğu tahmin ediliyor. Katliamın ardından Azerbaycan, Hankendi’ndeki 366. Motorize Piyade Alayı’nın saldırıya katıldığını açıkladı.Çünkü saldırıda gelişmiş konvansiyonel silahlar kullanılmıştı. Bunlar değil bölgedeki yerel gruplarda, yeni oluşmaya başlayan Azerbaycan ve Ermenistan ordularında bile yoktu.
Tüm bu vahşetlere ses çıkarmayan Batı’nın, Kırım Tatarlarına sahip çıkmasını beklemek, ölü gözünden yaş çıkmasını beklemekle eşdeğer olsa da yine de vicdanları uyarmak gerekiyor.Ve son söz; İlahi adalette zamanaşımı yoktur…