Retorik ne demektir? Korkmayın, öyle ansiklopediler dolusu izahat falan istemiyorum da vermeyeceğim de… Her ne kadar günümüzde bazı siyasetçilerin sayesinde boş söz, palavra ve hatta milleti uyutmak için başvurulan klişe veya beylik slogan anlamına gelmiş ise de, durum esasında çok farklıdır. Yunanca “rhetorikos” yani “hitabet” kelimesinden türemiş bir kelime olup ikna amacıyla konuşmayı sanat gibi kullanabilme becerisini, hitabet yetisini anlatır. Tarihte ilk kez Platon’un “Gorgias” eserinde rastlanan retorik kelimesi ve “retorikçi” mesleği icra edilebilmesi için anlatana, anlayana ve iletim ortamına, dile ihtiyaç duyar…
Yok, merak etmeyin ne “Logos”, “Pathos” ve “Ethos” diye retoriğin temel öğelerini anlatmaya ne de bu konuyu daha fazla uzatmaya niyetim yok…
Zamanımızda her şeyin içi boşaltılıp anlamını yitirmesi gibi maalesef retorik de boş lafa dönüşüverdi…
Şimdi ben “Anastasiades retorik yapıyor” dersem kaç kişi “Anastasiades bizi tezlerine inanmaya ikna etmeye çalışıyor” diyecek, kaç kişi “bu adam bildiğimiz beylik lafları sıralayıp bizi kandırmaya çalışıyor” diyecek?
Tamam, meselenin güven boyutu da var. Kıbrıs Türkü bir Kıbrıs Rum liderin dediklerinin doğruya ulaşma için yani “Aletheia” için, Kıbrıs meselesi temelinde konuşursak “çözüm” için olduğunu öyle hemen kabul edebilir mi? Ama yine de Anastasiade’e kulak vermekte yarar var.
Pazartesi günü liderler görüşmesi olacaktı, belirsiz ertelendi. Mide-bağırsak sorunu olmuş Anastasiades’in… İçkiyle ilgili sorunu var deselerdi daha inandırıcı olurdu, malum sadece arada bir ayık geziyor Rum lider. Yine de yaz, sinekler vesaire dikkat etmek lazım, herkes rahatsızlanabilir. Ne diyeyim, geçmiş olsun. Umarım ciddi bir durumu olmaz Anastasiades’in.
Ama göründüğü kadar zihinsel açıdan da sorunu var Anastasiades’in. Sanki kabızlık çekiyor. Ne demiş? Sürecin ağır ilerlemesinden Türk tarafı sorumlu imiş. Hay Allah sağlık versin, akıl, izan versin! Alexander Downer’in o meşhur “yakınlaşmalar” belgesini kim kabul etmiyor? Kim “her şeyi yeni baştan görüşelim, biz kendi yakınlaşmalarımızı oluşturalım” diyor? Kim ancak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in aracı olması ve baskısıyla ayda iki liderler görüşmesi yapılmasını kabul etti?
Haydaaaa… Yoksa bu hastalık iddiası ödevini yapmayan ilkokul çocuklarının “akşam elektrikler kesikti” bahanesi gibi görüşmeden kaçma numarası mı? Umarız değildir. Ama sanki bir ayak sürüme hissi doğmadı mı sizde Allah aşkına?
Çok akıllı zannediyor Rum lider kendisini.
Efendim neymiş, Maraş hemen Rum tarafına geri verilecek karşılığında Magosa limanından hem Türkler hem de Rumlar “Sadece AB ülkeleriyle” ticaret yapabileceklermiş.
Şaka gibi.
Hem Türk tarafına 100 bin Rum’u yerleştirecek toprak verirsen al-ver aşamasına geçebiliriz diyeceksin, hem Türk tarafından hemen toprak haritası dahil tüm konu başlıklarında kapsamlı öneriler talep edeceksin, hem de Kıbrıs Türk bölgesinin neredeyse yüzde 20’nin altında olması gerektiğini utanmadan önereceksin…
Zor iş bu Kıbrıs meselesi, giderek de zorlaşıyor… Adam güya “çözüm yanlısı” Rum zihniyetini temsil ediyor. Çözümcü zihniyetleri bu ise, biz almasak?
Ne imiş? Çözüm için dün bile geçmiş… İyi retorik! Tabii boş laf anlamında. Ama neymiş toprak, güvenlik, yurttaşlık ve garantiler konularında Türk tarafı kapsamlı çözüm sunmadığından süreç ilerleyemiyormuş.
İyi de yönetim, anayasal haklar vesaire gibi adadaki iki halkın egemenlik ve yönetimdeki eşit ortaklığı hususunda görüş birliği oldu mu? Taraflar dönüşümlü başkanlık, bakanlıklar, bürokrasi ve dış temsil gibi konularda hep anlaştılar da toprak, güvenlik, yurttaşlık ve garantiler konularının detaylarına girilmesine mi geldi sıra?
Daha geçen gün yakınlaşmalar paketinde en başta yer alan dönüşümlü başkanlığı reddeden kimdi? Tamam, bazı siyasetçiler Rum’a katkı için hemen kolları sıvadı “Biz de çapraz oyu reddettik, Anastasiades’in dönüşümlü başkanlığı reddetmesine imkan verdik” dese de durumun öyle olmadığını onlar da gayet iyi biliyorlar. Bilerek isteyerek paketleri karıştırmak Kıbrıs Türk çıkarlarına hizmet etmediğine göre bu beyler yanlış yapmıyor mu sizce?
Rum ne tarih verecek, ne takvim kabul edecek ama Türk tarafı ne toprak tavizi vereceğini hemen ilan etmesi bir tarafa efendim iyi niyetini göstermek için Maraş formülünü de kabul edecekmiş. Yani Rum tarafı hiçbir şey vermeden hem Maraş’ı alacak hem de Türk tarafı toprak, harita konularını ortaya koyacağı için KKTC’de yaşam duracak, felç olacak ve KKTC bunu iyi niyetini göstermek için yapacak.
Bu devirde bu kadar akıl işte böyle mide ve bağırsak sıkıntısı yaşatır adama. Hazım zor iştir, 1974’ün üzerinden o kadar yıl geçti hala daha Girne’ye bayrak dikme derdinde adamlar. Anlayamadılar o günlerin bir daha gelmeyeceğini.
Hele garantiler meselesinde Türk tarafı tek başına neyi ve hangi yetkiyle önerecek? Rum tarafı Garanti ve İttifak Antlaşmasını, ek mektuplarını unuttu mu acaba? Hatırlatmadı mı İngilizler, Yunanlılar veya gizlice görüşülen Türk yetkililer?
Sahi bu arada Rum tarafından Ankara’ya Başbakanlığa üst düzey yetkililerle “gayrı resmi” görüşmek üzere birileri gönderildi mi? Orada Kalın dosyalar devrilmiş görüşmelerde diye geldi benim kulaklarıma.
Şimdi Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin dahil olduğu güvenlik ve garantiler konusu görüşülmesi için en azından tüm tarafların temsil edileceği bir konferans gerekmiyor mu? Bu ne şımarıklık, hatta küstahlık?
Ama Rumlar da diyor, Rum lider geleni gideni fırçalıyormuş son zamanlarda…
Demek ki sorun sadece midede, bağırsaklarda değil, daha ciddi bir durum var.
Yoksa Anastasiades haklı, Vassiliou’nun her zaman söylediği gibi çözüm için dün bile geç, Kıbrıs’ta çözüm çok gecikti.
İyi de “Türkler azınlık” iddiasını söyleyip, dahası inanıp, Türklere azınlık hakları öneren Rum lider ile nasıl barış görüşülecek?
Dün çözüm için geç, hem de çok geç ama Rum tarafında kafa değişimi olup Kıbrıs Türk halkını kendisine eşit ve Kıbrıs’ın eşit iki halkından birisi olduğu ikrar edilmeden çözüme ulaşmak da güç.
Çözüm için siyasi eşitliğin yanı sıra Kıbrıs’ın iki eşit halkın ortak vatanı oluğunun kabulü şarttır.
Evet çözüm dün olmalıydı…