Bugün Dünya Barış Günü…
20. yüzyılın en kanlı savaşını başlatan Nazi ordularının Polonya’ya saldırarak bir dünya savaşının başlamasına, bu süreçte milyonlarca kişinin ölümüne ve sakat kalmasına sebep olduğu bu kanlı gün (1 Eylül 1939) Barış Günü olarak belirlenmiş.
SSCB ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra, Birleşmiş Milletler 21 Eylül’ün Barış Günü olarak kutlanmasına karar vermiş ancak Türkiye 1 Eylül’de kutlamaya devam etmiş.
Yani bir tek KKTC ve Türkiye kutluyor bu tarihte. Diğerleri 21’inde kutlayacak.
İsrail’in Gazze’yi kana buladığı, Suriye ve Irak’ta bombaların patladığı, dünyanın birçok yerinin kanla yıkandığı bu günlerde Barış Günü’nü kutlamak kadar ikiyüzlü bir şey olmasa gerek.
Lambadan çıkacak cinden isteyeceği tek şeyin “dünya barışı” olduğu palavrasını atanların ve süslü barış mesajları verenlerin ertesi gün savaş ilan etmek için bahaneler araması ne acı…
Ne acı, savaştan beslenen silah tüccarlarının, savaş ekipmanı üreticilerinin, tanklardan tüfeklerden geçinenlerin barış mesajları vermesi…
Ağızlarına yakışmıyor bu sözcük. Dolayısıyla tüm özel günlerin en ikiyüzlüsü 1 Eylül Barış Günü…
Ajanstaki savaş haberlerinin arasındaki “duygu yüklü barış mesajları” hiçbir anlam ifade etmiyor.
Silik, sönük, anlamsız, gereksiz, komik, sakil, acayip kalıyor.
Simgesel bir gün olmaktan öteye gidemiyor.
ERDOĞAN GELMİŞ, HOŞGELMİŞ
Siz bu yazıyı okurken Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan adaya gelmiş olacak.
İlk yurtdışı ziyareti yavruvatana Cumhurbaşkanının.
Usül böyle, Türkiye Cumhurbaşkanlarının ilk ve son ziyaretleri yavruvatana…
Bazıları için pek bir şey ifade etmese de çok mühim bir ayrıntı bu.
Et-tırnak ilişkisini anlatmak bakımından önemli…
Vatanından bir adım ötesi burası…
Kanını vermekte tereddüt etmeyen Türkiye, malını vermekte de aynı bonkörlükte.
“Türkiye’de ne varsa, KKTC’de de olacak” diyor, ötesi yok.
Gel gör ki, yaranamıyor.
Sorunu Türkiye’de görenlere sözümüz; Sorunu dışarda aramaya, suçu çözümsüzlüğe atmaya gerek yok, sorun düzenin çarpıklığında…
Sorun, mamanın bitmesini, tayınının kesilmesini istemeyenlerde…
Düzenin, kurup da unuttuğu, onlarca müessese sayabilirim… Trilyonların ceplere aktarıldığı, Varlıkları sadece ve sadece türedi zenginler peydah etmek olan kurumlar…
“Al ve sus” mantığıyla bugünlere gelinmiş. Zaten partililer de bir kenarından bal küpüne yapışmış.
Deniz bittiği için pek öfkeliler. Öfkelerinin adresi ise hayli manidar: Anavatan!
Ekonomik paketi “göç yasası” olarak adlandıran kesim Anavatana olan öfkelerinden ötürü Erdoğan’ın gelişini protesto etmeye hazırlanıyor.
Sosyal medyadan biri yazmış: “İsgalcinin başı yarın geliyor. Ve biz ona ordunu ve memurlarını al ve ülkemizden git diyeceğiz!”
Kuzey Kıbrıs’ın, bu nüfusla ekonomiyi çeviremeyeceğinden bihaber olan bu kişilere sormak gerekiyor:
Eee sonra???