Rumların müzakerelere nokta koyması üzerine bizden bazı kesim, saflarını belli ederek “Türkiye oraya gemisini göndermeseydi” diyor sanki oradaki gemiyle müzakerenin bir alakası varmış gibi…
Rum’un bahanesi ne kadar komikse, bizdeki Rum hayranların söyledikleri iki kere komik zira hala daha Rum’un kendileriyle bir anlaşma istediğine inanma safdilliğindeler.
Sanki de masadan kalkan Eroğlu’ydu, “yeter artık, benden bu kadar” dedi!
Ki diyemez miymiş, bal gibi de dermiş. UBP’nin 39. Kuruluş yıldönümünde, masada yaşananları anlatan Eroğlu’nun anlattıklarına hayret etmeyen bir Allah’ın kulu yoktur. Hani UBP milletvekili Zorlu Töre elinde bir haritayla gezerken, hayali diyorlardı ya, Töre haklıymış.
Eroğlu, Rum tarafının bir anlaşmada istediklerini ise şöyle sıraladı o gün: “Kumyalı-Ziyamet’ten itibaren tüm Karpaz ve civar köyleri istiyor. Yeniboğaziçi, Mormenekşe, Tuzla, Kırklar, Değirmenlik, Minareliköy ve civarındaki askeri bölge, Güzelyurt’u zaten kendinin kabul ediyor. Üstelik Türk tarafında kalacak topraklarda ilk tercih, malına dönmek isteyen Rum’a ait olacak. Evine dönmek isteyen Kıbrıslı Türk’e ait evde Rum kalırsa, Rum’a 10 yıllık kira mukavelesi yapacak ve süreç sonunda evine sahip olacak. Bir diğer deyişle mülklerin Kıbrıslı Türklere ait olduğu pek söylenemeyecek. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı dönüşümlü değil Cumhurbaşkanı hep Rum ve Muavini Türk olacak ve ortak seçmen tarafından seçilecek. Bir başka deyişle Türklerin değil Rumların tercihi olacak. Asker tamamen gidecek. Müzakerelerde anlaşmaya varılırsa Türkiye’den gelenler oy kullanamayacak. Şimdilik söyleyebileceğim bu kadar, daha açık konuşamam. İşte böyle bir oyun var.”
Daha açık konuşamam diyor Cumhurbaşkanı. Yani dahası da var!
Lütfen Rumların isteklerini bir daha okuyunuz.
Ve sonrasında masadan kalkmasını değerlendiriniz.
Bu bir çözüm müdür, yoksa varlığım varlığına armağan olsun mudur?
Tüm bunları isteyen Rumlar, istediklerini almadıktan, yani istekleri sunulmadıktan sonra anlaşma niyetinde değildir.
İstedikleri de Kıbrıs Türkünü bu topraklardan silecektir.
Peki orta yol bulunur mu?
Bulunmaz… Bulunmasını istemedikleri ve BM tarafından bu konuda baskı gelmemesi için baştan işi sıkı tutmuşlardır. Bundan sonrasında olacak olan yine Rumların sırtını sıvazlamak, Türklere “anlaşın” demektir.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide bu çerçevede yaptığı toplantılarda “müzakereler bitmedi” derken ağzından bir kez bile Rum kesiminin yaptığının yanlış olduğuna dair bir kelime çıkmamıştır.
Netice itibarıyla yukarıdaki şartları kabul etmek Kıbrıs Türkleri için, kabul edilmeden bir anlaşmaya varmak da Rumlar için mümkün değildir.
Tek çare “B” planı, yani tanınmadır. Ki, devletten azınlık durumuna düşmenin adına ne çözüm denir, ne anlaşma…