Baktığınız zaman, ülkenin geneli için söylenebilecek güzel bir söz bulamıyoruz. Güne başladığımız andan itibaren şikayetler zincirinin parçası olup, konuların çözümlerine uzak kalıyoruz. “Yollardaki çukurlar, sağlık, temizlik, devlet daireleri, çevre vs.” Gerçekten de ülkede o kadar çok sorun var ki; haksız da değiliz bu şikayetlerde. Ama yaşadığımız öle bir sorun var ki; bu haklılığımızı bizden alarak, en haksız duruma düşürüyor… “Vurdumduymazlık”
Bahsettiğimiz sorunlarla ilgili sosyal medyada söylenmekten başka bir eylemimiz var mı? Esas bunu tartışmak gerek! Örneğin bu gün, Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir’in anlattığı sorunlarla ilgili, kaçımız sesini yükseltmeyi planlar? Kaçımız “300 bin insanın lağım atığına eşit” olarak açıklanan, zeytin karasuyunun yarattığı kirlilik için, sokağa düşer? Kaçımız “ülkenin her yerine gelişi güzel, çöp ve kimyasal atık bırakılmasına” göz yummaz? Çok azımız!
Maalesef bu gerçekten yola çıkarak, ömür boyu şikayet edebileceğimiz sonucuna varıyoruz. Doğaya karşı yapılan bu adaletsiz katliama sessiz kalarak, bu katliamın bir parçası oluyoruz. Ve bir türlü anlayamıyoruz, göz yumduğumuz katliamın, çok da uzun bir süre almayacağını. Doğanın bize daha fazla dayanamayacağını… Uyuyoruz…