Güneyde, ELAM örgütünün, Türklere yaptıkları hareketlerin yankıları, kuzeyde devam etmekte.
Bunun için, değişik yorumları ve söylemleri, gerek sosyal medyadan.
Gerekse de, yazılı basından ve TV‘lerden, izliyoruz.
Bizde bazı kesimler, sırf, görüşmelere halel gelmesin diye, olayı nerede ise yok hükmünde niteliyor.
Bazıları ise, çok küçük, üzerinde durulmasına gerek olmayan bir olay gözü ile bakıyor.
Bir kısmı ise, nerede ise, ELAM’ın avukatlığına soyunmuş.
Kendi iç politik nedenlerinden dolayı, Anastasiadis bile, olayı kınarken ve bu olaylara neden olanlara
“Ahmaklık“ nitelendirilmesinde bulunurken, bizimkilerin ELAM’ın avukatlığına soyunmaları, olaylar karşısında düşündürücü olsa gerek.
Niye Anastasiadis, ELAM ve ELAM’cılara ahmaklık bastı ?
Bunu açıklayan biri çıktı mı ?
Denilebilir ki “Anastasiadis’in kafasından geçenleri nereden bilelim.
Bir, geriye doğru gezintiye çıkarsak, her şeyi görür ve bilebiliriz.
Anastasiadis, ELAM örgütü gibi olan ve Kıbrıs Türklerine kan kusturan EOKA terör örgütünün, içinden gelen.
Bağlı olduğu eski partisi, EOKA’yı içinde barındıran, bir siyasetçi.
ELAM da, aynisinin tıpkısı.
Aralarında, kıl kadar bir farklılık yok.
Müzakere masasına, garanti sisteminin de görüşülmesi için getirilmesine, karşı çıkan, Kıbrıs Türklerinin, büyük bir kesimine bizim sarayın verdiği yanıt:
“ Garantiler tapu değildir. Ellenebilir.“
Güneye verilen umutlar içerisinde, Garanti Sisteminin de, ortadan kaldırılacağı yönünde.
Tam bu ortamda, ELAM’ın yaptığı ve Kıbrıslı Türk’lere, Güneyde saldırıda bulunma ve araçlarına zarar verme olayından sonra, garanti sisteminin kalkmasına karşı çıkan çevrelerin, haklılığı ortaya çıkacağı korkusu.
Ayrıca, garanti sisteminin, kalkıp kalkmaması için, ketum davranan Kıbrıslı Türkleri de, ciddi şekilde rencide edeceği için, garantilerin kalkmasını, zorlaştırıcı bir etken olarak gören, Anastasiadis, bunlara “ahmak “ demiş olabilir mi ?
Bizce, bu da değil !
Anastasiadis, çok aceleye getirdiniz. Sabredin acele etmeyin. Garanti sistemini kaldıralım, ondan sonra, ne isterseniz yapın demeye mi getirdi ?
Annan referandumundan sonra, yapılan görüşmelerde, şimdiki gibi, esası çözmeden, hep güven arttırıcı önlemler için harekete geçildi.
Kapılar pencereler açıldı.
Buna bağlı olarak, güneyde ve kuzeyde, kiliseler, camilerdeki ibadethaneler, ziyaretlere açıldı.
Telefonların, telgrafların, elektriklerin birleştirilmesi, çalışmaları yapılıyor.
Demek ki, bu girişimlerle, iki halk arasında güven artmıyor.
Yerinde, sayıyor.
Güven artırmanın yolları, kapı pencere açmaktan geçmiyor.
Kafa yapılarının, değişmesinden geçiyor.
Bizdeki kafa yapıları, Güneydekilerden daha demokratik.
Güney’dekilerin ise, 1974 ‘deki kafa yapılarından, daha geriye gitmiş gibi, gözüküyor.
Bunun da nedeni, Güneydeki okullarda ve kilisede devamlı olarak yapılan Türk düşmanlığı.
Güneyde, bu olay kınamalarla geçiştiriliyor.
Bizim tarafta, bu denli bir olay olmuş olsa idi, sadece kınama ile yetinilecek miydi ?
Yoksa yollar sokaklar, Kuzeyde, bu olayı yapan örgüte karşı, dolup taşacak mıydı ?
Rum polisinin, gözleri önünde, olanlar karşısında, hiçbir harekette bulunmaması ise.
Ya, olaylara göz yumması için, talimat almıştır.
Ya da, ELAM terör örgütü, onları da sindirmiştir. EOKA olayında olduğu gibi.
ELAM’ın, günler öncesi, bu hareketlerde bulunacaklarının kokusu çıkmıştı.
Hadi, Rum polisi, tedbir almadı.
Zaten, alması da, beklenemezdi.
Geçmişteki olaylar, bunu doğruluyor.
Bizim hükümet, niye tedbir olarak, Güneye geçişleri bir müddet
askıya almadı ?
Hasar gören arabalar, Kuzey’de Rum arabaları olsa idi.
Güneye geçtiklerinde “Türk barbarların yaptıkları “ adı altında, bir müzede, sergilenmeyecekler miydi ?
Biz, sadece kınama ile mi, yetineceğiz ?
Bu olay, Kıbrıs Türk’leri açısından, garanti sisteminin, ne kadar hayati olduğunu, göstermesi bakımından da, ibret vericidir.