Geri sayım çoktan başlamıştı, şimdi doğacak felaketi ilan edercesine saat bağıra bağıra ilan edilen 25 Eylül referandumu için ilerliyor.
Herkes farkında neler olabileceğinin ama konuşma az. Amerika Birleşik Devletleri bir yandan Irak Kürtlerinin hamiliğini hatırlatıyor açıklamalarında, diğer yandan uyarıyor Mesut Barzani yönetimini atacakları adımın sadece Kuzey Irak ile sınırlı olmayacak büyük bir felaketin kapısını açabileceği hususunda.
Ankara kızgın. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler zirvesinden, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinden kaçarcasına geldiği Türkiye'de önce Milli Güvenlik Kurulu'nu topladı. Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi daha bitmesine neredeyse bir ay olan Irak ve Suriye'ye asker göndermek, oralarda asker bulundurmak, gerekirse operasyona girmek amaçlı tezkereyi bir yıl uzatıverdi... Sonra Bakanlar Kurulu toplanıp bir seri kararlar aldı. Bu kararların bir kısmı açıklandı, bir kısmı açıklanmak için gününü bekliyor.
Duruş net. Ankara bu bağımsızlık referandumunun ertelenmesini değil, bir daha gündeme gelmemek üzere geri çekilmesini istiyor. Yoksa? Malum, asker günlerdir Irak sınırında hem de canlı mermiyle manevra yapıyor. Ekonomik tedbirler gözden geçiriliyor. Hani Türkiye'de kullandığımız elektriğin üçte bir fiyatıma Kuzey Irak'a elektrik veriyoruz ya uzun zamandır, eller şalterde, her an kesilebilir. Kuzey Irak'ta iş yapan firmalara verilen teşvikler sona erdirilecek. Belki de orada üniversitelerde okuyan çocuklara verilen burslar da iptal edilecek, üniversite denkliği sona erdirilecek. Belki de en önemlisi, 3.5 milyar dolara ulaşan Kuzey Irak bölgesel yönetiminin borcu talep edilecek, yeni borç verilmeyecek...
Sonra? Hani palazlandırmıştık ya Kuzey Irak yönetimini Bağdat'ı bypass ederek petrol işini doğrudan aramızda hallederek, Halk Bank üzerinden doğrudan ödeme yaparak... O da galiba iptal oluyor. Her şerde bir hayır olmalı mı? Galiba var...
Romantik bir yaklaşımla veya İsrail gibi 'bir müttefik geliyor' heyecanıyla Irak Kürtlerinin ayrı devlet girişimine sıcak bakmak mümkün tabii ki. Bilmem kaç kişi hatırlıyor, 1983'de Kuzey Kıbrıs'ta da halkın büyük desteği, meclisin oybirliğiyle bir devlet kurmuştuk da dünya ayağa kalkmış, BM Güvenlik Konseyi arka arkaya iki kez Kıbrıs Türk devletini hem yok hükmünde saymış hem de dünya uluslarına tanınmaması için çağrı yapmıştı. Doğru, İngilizler başı çekmiş, Amerikalılar onlara uymuş, durum işine gelen Rusya ellerini ovuşturmuş ve katılmıştı o zamanlar KKTC'nin ilanına. Ne demişlerdi? KKTC ilanının 'tek taraflı deklarasyon' yani 'Unilateral Declaration of Independence' olduğunu, kabul edilemeyeceğini, falan filan.
Şimdi diyelim ki Barselona bölgesindeki azınlık halk İspanya yönetiminden ayrılmak istedi. Yıllardır istiyorlar. Kendi aralarında referandum yaparak bu işe yapabilirler mi? Yapamazlar. Nitekim daha kısa süre önce bu tartışma yaşanmış, önce İspanya başbakanı sonra da Anayasa Mahkemesi tüm İspanya'yı ilgilendiren böyle bir kararın tek başına bir etnik azınlığın alamayacağına hükmetmiş, konuya kilit vurmuştu.
İskoçya'da öyle olmadı, kendileri oyladılar, az oyla İngiltere'yle beraber olmaya karar verdiler diyenler olabilir. Doğrudur ama durum da şartlar da farklı.
Şimdi, Irak Kürtleri Kuzey Irağın geleceği konusunda tek başlarına karar veremezler, tüm Irağın oylamaya katılması lazım. Bu bir. İkincisi, eğer iş Kürt devlet hakkı, bir Kürt devleti kurmak ise, adama sorarlar Irak'ta kaç Kürt var, İran'da ne kadar, Suriye'de durum ne, Türkiye'de ne kadar? Eğer toplam 30 milyon Kürt nüfusunun neredeyse %60'ı Türkiye sınırları içerisinde yaşıyor ise, Kuzey Irak'ta nasıl bir Kürt devleti kurulacak? Bu devlet kurma işlemi sadece Irak'ın bütünlüğüne değil aynı zamanda Suriye, İran ve maalesef Türkiye'ye de tehdit değil mi?
İsrailli kalemşörler bu işi destekleyecekler ya yazıp çiziyorlar Kürt bağımsız devleti çok gecikti zaten falan diye... Mesele o. Bakmayın İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güya bu referanduma karşıymış gibi yapmalarına, bal gibi de bu işin arkasında onlar var.
Peki Türkiye ne yapabilir? Savaşa mı girelim? Umarım olmaz. Sınırda devam eden ve giderek ihtarı, yoğunluğu artan Türk askeri manevrası elbette bir ciddi uyarı mesajı gönderiyor Barzani'ya... Ama o kadar olmalı. Türkiye askeriyle, tankıyla, topuyla oraya girerse çıkışımız çok acı olur ve Türkiye'den geriye ne kalır bilemem.
Türkiye'nin uyarılarına rağmen, verilen silahların sonuçta Türk askerine yöneltildiği gerçeği açıkça sergilenmesine rağmen müttefiklerimiz eşkıyayı eşkıyaya kırdırma siyaseti gereği olmalı PKK'nın Suriye koluna bize satmadığı silahları üstelik de bedava veriyor. Güya iş bitince geri alınacakmış bu silahlar.
Amerika'nın yaptığı bile bile lades. Kendisinin Sovyetlere karşı silahlandırdığı Taliban ve Al Kaide örgütlerinin silahlarını toplayabilmiş miydi Sovyet tehdidi geçince? Yoksa yeni bir bela mu bulmuştu dünya ABD sayesinde?
1984'den bu yana bir acımasız PKK bölücü tehdidiyle uğraşıyor Türkiye. Ne kadar çok can verildi, ne kadar ocağa acı çöktü? Kuzey Irak'ta bağımsızlık referandumu durumu daha da kötüleştirecek, sadece Irak'ın değil Türkiye dahil bölge hudutlarını değiştirebilecek bir büyü savaşın tetikçisi olacaktır.
Geri adım atar mı Barzani? Göründüğü kadarıyla başta İsrail diğer Kürt devletinden medet umanlar ipini çekmezler ise zor. Sonuçta parçalanan sadece Irak olmayabilir, tehdit büyük.