Geçen Cuma ve Cumartesi Oskar Otelde, Dr. Küçük Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversitesinin düzenlediği bir Çalıştay yapıldı .
Davetli olarak, ben de katıldım .
Protokol, ağırlıklı olarak, orada idi .
Eski Meclis Başkanı ve Dr. Küçük Vakfı Onursal Başkanı Sn. Sibel Siber, konuşmasında, ağırlıklı olarak, ülkenin içine düşürüldüğü durumdan. Başkanlık sistemi ile kurtulabileceği yollu, bir konuşma yaptı.
Hükümet kanadından Sn. Serdar Denktaş da, Başkanlık sisteminden yana ağırlık koydu .
Hükümetin büyük ortağı CTP ise, mevcut sistemin iyileştirilmesinden yana olduğunu . Bu konuda Sn. Erhürman ve Meclis Başkanı Sn. Uluçay’ın konuşmaları, bu merkezde odaklandı .
TDP’den Sn. Özyiğit ise , KKTC ‘nin, AB’ tarafından nitelenen “alt kimlik “ üzerinde durdu .
DAÜ Rektörü . Mevcut sistem olan Parlamenter sistemin iyileştirilmesinden yana olduğunu söyledi .
Dünyada bir çok ülke, tartışılan sistemlerle veya bunların amalgame edilerek, kendi ülke şartlarına göre, buldukları kendine özgü sistemlerle yönetilmektedirler .
Sistemlerin önemi kadar , o sistemleri döndürecek çarkların özellikleri de, çok önemli .
Bu çarkı çevirecek olan . O ülkenin bürokratik özelliğidir .
Genellikle bu sözcük , geniş halk yığınlarında hoş karşılanmayan bir kelime .
Ama , şimdiye kadar ülkelerin yönetilmesi, bürokratlar tarafından yapılmaktadır .
Buna, daha alternatif bir çözüm, bulunamamıştır .
Sistemlerden önce . Ülkenin Devlet çarkını yöneten, bürokrasiden başlamak gerekmez mi ?
Hangi sistemi getirirseniz getirin .
Devlet çarkını döndürecek veya çevirecek Bürokratlar, bu tihnette ve bu vasıfta değillerse , geldikleri makamlar, liyakata göre olmamışsa. Oturdukları koltukları dolduramazlar . Koltuklarda boşluklar oluşur .
Devlet çarkı . Boşluk kabul etmez .
Ülkeleri . Çağdaş Demokrasilerde yöneten , planlı ekonomilerle
Siyasal partilerdir .
Ülkelerdeki vatandaşların refah ve gönençleri , siyasal partilerin uygulayacakları ekonomik programlarla mümkündür .
Vatandaş, buna göre siyasal partilere oy verir ve iktidara getirir .
Ülkeleri ve dolayısı ile vatandaşları, ekonomik açıdan yücelten . Planlamaya alınan ve üretime yönelten “üretim ekonomileri ” ile mümkün .
Bizde, ilk planlı ekonomiye, ilk Genel seçimlerden sonra, zamanın iktidarı tarafından geçildi .
Beş yıllık kalkınma planı yapıldı . Fakat, ne planın hedeflerine varıldı . Ne de, planlı ekonomiye devam edildi .
Halkın, siyasi tercihleri .
Refahı ve gönenci ile, belirlenir .
Bu da, geleceğini görerek, mümkün olur .
Planlı ekonomiler, genellikle üretime yönelik olur .
Üretim, dış satımı tetikler .
Arkasından da, ülkeye döviz akışını sağlar .
Bu, ekonomide olması gerekenler .
Diğer sektörlerin gelişmesi de, ekonomiye bağlı .
Sağlık . Eğitim . Ulaşım vs .
Hep, planlı ekonomilerle hayat bulur ve vatandaşa hizmet verir .
Genellikle dünyamızda uygulanan ve kabul gören bu iki sistem. Yukarıda da belirttiğim gibi , bir çok ülkede, ülke şartlarına göre uyarlanarak adapte edilmiştir .
Hangi sistemi getirirseniz getirin .
O sistemlerde , ciddi bir denetim mekanizması yoksa, ülkeyi yönetmek mümkün olamaz .
Yönetirsiniz . Bizdeki gibi .
Denetim ve varılacak sonuç .
Bizde, bu en büyük eksiklik .
“Devlet malı deniz . Yemeyen domuz “ mentalitesini ortadan kaldıracak. Ciddi ve sonuç alacak denetim mekanizması olmalı ki, bu “domuzlara” denetim sonucu verilecek cezaların niteliği, caydırıcı olsun ve başka domuzlar türemesin .
Hukukun Üstünlüğünün ve ona bağlı Adaletin olmadığı . Adalet, siyasal partilerin kendine özgü yarattıkları, Adalet sistemine dönüşürse ve bunların önüne geçilip , Hukuk Devleti ve Kanun Hakimiyeti sağlanmazsa . Getirilecek olan sistem, ne olursa olsun .
Ülkeyi , özlenen noktaya, getirebilir mi ?