İskele-Mağusa ve Yeniboğaziçi için hazırlanan emirname bölgenin yüzde 80’ini tarım arazisine çeviriyor. İmar planı yapılana kadar bölgede bir şey yapılmamasını, tüm faaliyetlerin durmasını öngörüyor.
Mağusa için iki kat, İskele için 4 kat sınırı getirdiği öğrenilen emirnamenin halkın bilgisine sunulduğu toplantıda, ne yazık ki iyi bir sınav verilmedi.
Devletin bürokratının, bir işadamına yönelik söylemleri, devlet ciddiyetiyle bağdaşmadı. Aslında o toplantıda İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’a bir tepki yoktu. Sayın Baybars’ın iyi niyetli olarak o toplantıdaki halkı bilgilendirme çabası takdire şayandır.
Ancak öylesine gergin bir ortamda Sayın Bakan’ın yüz ifadesi, kendisinin de o toplantıdan mutlu olmadığını gösteriyordu. Zaten salonda tepkiler yükselirken, Sayın Bakan karşı görüşleri hemen pazartesi günü dinleyeceğini söyledi. Daha sonrasında bu süreyi 30 Kasım’a kadar uzattı.
Kısaca Sayın Bakan, kimseye kapısını kapatmadı. Aksine kapıları ardına kadar açık tutarak diyalog kanallarını kullandı.
Oysa bu emirname hazırlanırken aldığı görüş sadece şehir planlama dairesinin görüşüydü. Bazı bölge belediyelerinin görüşlerini de aldığını söyledi. Belli ki kendisi de bu görüşlerin yeterli olmadığını bildiği için başta bölgedeki yatırımcılar, sivil toplum kuruluşları ve örgütler olmak üzere herkesi dinlemek için harekete geçti.
Bölgeye yatırım yapmak isteyene köstek değil, destek olmak istediğini gösterdi.
İçişleri Bakanlığı’nın kapısını ardında kadar açıp her kesimi dinleyen Sayın Bakan’ın, detaylı bir planla her bölgeyi ayrı ayrı değerlendireceği kuşkusuzdur.
Çünkü her bölgenin ihtiyacı, yapısı farklıdır. Bu anlamda Mağusa ile İskele’yi aynı kefede tutmak zaten imkansızdır.
Şüphesiz yeni plan, bölgenin geleceği ve kalkınması için de bir vizyon taşıyacaktır.
2015’teki ülkesel fiziki plan hazırlanırken özelikle İskele için ortaya konan “Turizmle kalkınacak, gayrı menkul sektörü devlet tarafından desteklenecek” ilkesinden vazgeçilmemesi gerekir.
Çünkü İskele için doğru olan buydu.
Zaten bin bir güçlükle bölgeye getirilen yatırımcıyı ürkütmek gibi bir lüksümüz olamaz. Sayın Bakan da bu gerçeği zaten görüyor.
Yeni plan da bu vizyon ışığına oluşturulursa, gelecek kuşaklara daha müreffeh bir toplum bırakabiliriz. Amaç üzüm yemekse bağcıyla uğraşmak yerine daha iyi üzüm nasıl yetiştirilir. Bunun peşinde koşmalıyız. Umarım yeni dönem de böyle bir dönem olacaktır. Sayın Baybars, bu dönemin işaretlerini vermeye başladı. Tüm bölge halkının görüşleriyle ve katılımıyla oluşturulacak yeni plan, bölgenin gerçekleriyle uyuşursa, bu panik havası dağılır. Kaos biter.
Aksi halde bölgenin geleceğini kendi elimizle karartmış oluruz. Bizden söylemesi…