Türkiye Barış Pınarı Harekatı ile gerek samimi gerekse de değişik düşünceler içeren açıklamalarla, hem destek. Hem de köstek aldı.
Köstek olanların öne sürdükleri belli başlı savlardan biri de “diyalog ve diplomasinin” ön plana çıkarılıp. Bu yöntemin uygulanmasının, soruna, harekata gerek duyulmaksızın da çare bulunup, sonuca gidilebileceğini öne sürdüler.
Harekattan sonra, gerek ABD ve gerekse Rusya ile yapılan diyalog ve diplomasi ile de sorunun çözülebileceğini örnek gösterdiler.
Hatırlanacağı üzere, Türkiye, ABD’nin hakimiyeti altındaki topraklardaki terör odaklarının, Türkiye’ye karşı olan hasmane ve düşmanca hareketleri karşısında, ABD ile ne zaman bir diyaloğa ve istişareye girmişse. ABD tarafı hep işi oyalamaya ve savsaklamaya çalıştı ve bunun için büyük uğraşlar verdi .
Yıllar önce, terörist başını besleyip, örgütünü eğiten Suriye’nin. O zamanki rejimiyle, yapılmaya çalışılan diyalog. Hep karşı tarafın olumsuz tavırları sonucunda. Başlatılmaya çalışılan diyalog ve diplomasi, hep akamete uğramadı mı ?
Bunun sonucu olarak da binlerce Türk vatandaşı, katledilmedi mi?
Türkiye Suriye’de gerek ABD ve gerekse de Rusya ile bir anlaşmaya varmışsa. Bu “Barış Pınarı Harekatının “ yapılması ile mümkün olmuştur .
Türkiye, Atatürk’ten sonra. Batılı Emperyallerin katkı ve desteği ile bu terör örgütleri kullanılarak. Türkiye’nin coğrafyasını parçalamak ve üzerine bir terör devleti oluşturmanın hep hayalini kurarak . Bu zavallıları da piyon olarak yıllarca kullanmışlardır .
Bunları besleyen bu Emperyallerle. Diyalog ve diplomasi kanallarını kullanarak bir sonuca gitmek mümkün müydü ?
Bu kanalları Türkiye hep kullandı .
Olumlu karşılık bulamadı .
Çünkü soruna çözüme, Türkiye’nin isteği doğrultusunda varmak . Karşıdakilerin Türkiye üzerindeki planlarına ters düştüğü için. Hep Türkiye’yi nasıl ki bizi Kıbrıslı Rumlar oyalıyor. Türkiye’yi de öyle oyalama taktiğine girdiler .
“Barış Pınarı Harekatı “ on günde Türkiye’nin isteklerini elde etmesinde yeterli oldu .
Bu da içinde bulunduğumuz dünya düzenin gerçekliğini göstermesi bakımından da ibret alınması gereken bir husus .
Yıllarca NATO şemsiyesi altında milli çıkarları etkisizleştirmek ve bunların korunamamalarını sağlamak için, her yola baş vurdular .
Türkiye’nin savunmasını ve çıkarlarını korumada verdikleri silah ve mühimmatın kullanılmasını kayıt altına alarak. Bunların kullanılmasını engelleyerek . Türkiye ve bölgede at koşturdular .
Bu nereye kadar sürdü ?
1964 Jhonson Mektubuna kadar .
1968 ‘de kamu oyuna servis edilen bu mektup . Türkiye’de bir süreç başlattı ve 51 yıl sürdü.
Bu süreç 2019 ‘da ABD’nin Türkiye ve bölgede hakimiyetini sıfırlayacak bir sonuca doğru akmaya başladı .
Her ne kadar da Sn. Trump, Orta Doğu’da ne işimiz var dese de .
Konjonktürün getirisi ve Türkiye ile olan karşılıklı çıkarların çatışması . İşi bu safhaya getirmiştir .
Soçi Anlaşması da bunun bir kanıtı olsa gerek .
On maddelik anlaşmada . Terör örgütlerinin kurmaya çalıştığı olası terör devleti. Soçi anlaşmasına göre gömülüyor .
Buna bağlı olarak, denize bağlantısı olacak . Terör koridoru da kurulmaya çalışılan terör devleti ile birlikte oluşmadan mezara gömülüyor .
Bölgede terörizmle birlikte mücadele edilecek .
Suriye rejimi, terörizme geçit vermeyecek .
Türkiye’nin istediği mesafedeki güvenlik koridoru oluşacak . Bunun içerisinde tek bir terörist olmayacak .
Yıllarca bu terör örgütlerini besleyip, Türkiye’nin paçalarına saldırtan bu Emperyal güçler .
Sonuçtan hayal kırıklığına uğrasalar da şapkayı yere vurmuyorlar .
51 yıl önce.
Türkiye’de başlayan gençlik hareketinin bir sloganı da şuydu :
“ Amerika go home .”
Orta Doğu’da .
Gelişen , değişen ve oluşan siyasi konjonktürün bir sonucu da bu olsa gerek .