Dünya öyle bir krizden geçiyor ki, bu dönem atlatılsa bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Çalışma Bakanı Faiz Sucuoğlu’nun da dün Ada TV ekranlarından dile getirdiği gibi bu krizi fırsata çevirmenin yolunu bulmalıyız.
Nasıl mı?
Hep şikayet ettiğimiz ekonomik yapımızı sil baştan değiştirecek bir sistem yaratabiliriz.
Dünya bunu başardı. İkinci dünya savaşından sonra taş üstün taş kalmayan Almanya’nın nasıl bir ekonomik kalkınma yaşadığını yakın tarihte gördük.
2008-2009’da bankaların battığı İngiltere’de de yeni bir model inşa edilebildi.
Şu anda bizde de durum çok farklı değil.
Bu ülkeyi ayakta tutan turizm ve eğitim sektörü belli ki ağır yara almıştır. Bu sektörlerin kısa bir zaman diliminde ayağa kalkmasını beklemek ise hayalcilik olur.
O halde nasıl bir yol izleyeceğiz?
Şu anda bütçenin yüzde 80’inin maaşlara gittiğini hepimiz biliyoruz. Bu maaşların üçte ikisinden fazlası da emeklilere gidiyor. Kısaca şu anda aktif olarak kamuda çalışanlar bile maaşlarda önemli bir paya sahip değil.
Bu maaşların ödemesi noktasında hükümetin sıkıntıya düşeceği de aşikardır.
Çalışma Bakanı Sucuoğlu dahi bu ay maaşlarda gecikme olabileceğini dile getiriyor.
Artık kendimizi kandırmayalım. Bu ay bu bütçe yapısıyla bu maaşlar ödense bile önümüzdeki ay ödenmesinin mümkünü yoktur.
Turizm, eğitim ve inşaat gibi lokomotif sektörlerin ağır yara aldığı ülkede, devleti gelir kalemi kalmamıştır.
Bu yapıyı devam ettirmek istersek, önümüzde tek çare dış borç almaktan geçiyor.
Üretmeyen bir toplum olarak borçlanmak ise çocuklarımızın geleceğini satmak anlamına gelir.
Buna kimsenin hakkı yoktur.
Sayın Başbakan Ersin Tatar’ın dünyanın ekonomik gidişatını hepimizden fazla bildiğine eminiz.
Ünlü ekonomi gazetesi Financial Times’ın sıkı takipçisi olan Tatar, dünyanın geldiği noktada elbette bu sistemin daha fazla böyle devam ettirilemeyeceğini biliyor. Global ölçekte yaşananlara da hepimizden fazla hakim.
Cambridge mezunu bir ekonomist olarak Maliye Bakanlığı döneminde sosyal güvenlik sistemine yönelik kapsamlı bir reform hazırlamış, bu yapının daha fazla devam ettirilemeyeceğini vurgulamıştı.
Şimdi Başbakan. Yine yıllar önce şikayet ettiği o sistemle sorunlara çözüm bulmaya çalışıyor. Ancak kendisi artık birinci derecede sorumluluk makamında bulunuyor.
Bu ülkenin yıllardır beklediği kapsamlı reformlara pekala imza atabilir.
Elbette bu reformlar toplumsal bir konsensüs gerektiriyor. Şu anki hükümet yapısıyla bu pek de mümkün olmayabilir.
O halde çare Meclis’te bulunan diğer siyasi partilerin de katılımıyla bir kriz hükümeti kurmaktır.
Beş partinin koalisyonuyla kurulacak bir milli mutabakat hükümeti sorunların çözümü için tek çaredir.
Gelişmiş Batı’nın başarısı, orayı ekonomistlerin yönetmesinden kaynaklanıyor. Doğu toplumlarında ise yönetim siyasilerin elinde olduğu için ekonomik başarı güçleşiyor.
Bizim şansımız, şu anki liderimizin, hem ekonomiyi hem de siyaseti bilmesi olabilir.
Beş partinin ortak olduğu bir kriz hükümetiyle bu ülkenin kronik sorunlarını çözen bir başbakanın ileride bu ülkeye anıtı dikilir Bizden söylemesi…