Duvara çaktığınız bir çiviyi sökerseniz duvarda deliği kalır. Daha sağlam olur ümidiyle başka bir çiviyi dener ve onu da işe yaramaz bulup çıkarırsanız, duvarda iki delik olur. Sonra başka bir çivi denemeliyim der ve en nihayetinde ondan da ümidi keserseniz, size kalan bol delikli işe yaramaz çirkin bir duvardır artık. İşte insan ilişkileri de duvara çakılmış bir çivi gibi iz bırakır hayatımızda. Ne duvardan ne de çividen hayır gelir o saatten sonra. Hızla hayatımıza aldığımız ve aynı hızla pişmanlık duyduğumuz ilişkilerimizden kaçışlarımız mümkündür. Fakat izleri kalır silinmeyecek olan hatrımızdaki o duvarda.
*
Mahallede oynayan çocukları için endişe duyan ebeveynlerden biri, evladını elinden tuttuğu gibi parka götürür. Kendini ve çocuğunu korumaya aldığını düşündüğü bu yerde, gelenek ve göreneklerinin öğretisiyle selâm verir hemen yanında duran yabancıya. Aldığı selâmdan asılıp, iş güç sorgulamaya kadar tutunan bu kişi selâm verenin hayatındadır artık. Oysa az önce yavrusunu sokakta oynatmaktan sakınmış, parkta güvende olacaklarını ümid etmişti. Olması ihtimalinden korktuğu, birkaç kırıktan daha ağır hasarların yoldan geçen bir arabadan değil, tam da yanında duran bir yabancıdan gelebileceğini unutmuştu. Bile bile kırmıştı çok özenle çevrelediği o güven halkasını. Çabucak tüketilmek üzere cevaplamıştı ardı ardına gelen destursuz soruları. Verdiği selâmla, yüklenmek istemediği yeni bir ilişki sorumluluğunun ağırlığını omuzunda hissetmişti bir anda.
*
O sadece, artık kullan-at ürünler gibi görülen ilişkilerden kaçan biriydi. ‘En eskisi en iyisidir’ ‘Bildiğim bana yetendir’ deyip, geçmişinden kalan ve ona iyi gelen insanlara tutunmuş naif bir kimseydi. Herkesi sever ama kırılmaya meyilli narin kalbini de göz ardı edemezdi. Kemiksiz dillerin, fütursuz soruların nice vakit incittiği ruhundaki kırgınlıkları onarmak için harcadığı, giden zamanın üzüntüsü içindeydi. Bu kırgın kimsenin varlığını-yokluğunu, acısını-sevincini kendine saklama gayretinden bahsediyorum. Yıllarca sıra arkadaşı olunduğu ama evlere giren maaşların sorgulanmadığı, aynı koğuşta vatan için gün sayarken evlerin arabaların merak edilmediği, ip elinde haydi lastik atlamaya diyen arkadaşına doğru koşarken o ipin kimin olduğunun düşünülmediği bir nesil değiliz.
*
Şimdi bozulmuş mayalarıyla, postuna dostluk tutturmaya çalışanların, samimiyetsiz sorularıyla varılacak neticelerin, farkında olup kendini güven halkasına alan bir kesimden bahsediyorum.