Hayat benim için başardıklarım ve kaybettiklerimden ibaret. Yaşama bağlanma sebebin nedir diye sorulsa, aklımdan geçen ilk cevap bu olurdu eminim: Başarmak!..
Yaşarken tüm isteklerimizin ve çabalarımızın gailesi alt metinde ‘kazanmak’ iken, öte yandan kaybetmek ise yaşamın gerçekliği ile durur karşımızda.
Kazanmak dediğim: çoğalmak, erişmek, yükselmek, ulaşmak, sınırları aşmak var duvarın arkasında.
Öyle bir kazanmaktan bahsediyorum ki; gönül kazanmak, başarı kazanmak, amaç kazanmak, paye kazanmak, saygı kazanmak ve aslında hiç sonu gelmeyen bir ömür kazanmak.
İnsan kazandıkça; seviliyorum.
Güç kazandıkça; başarıyorum.
Tecrübe kazandıkça; ilerlediğimizi farz ediyoruz.
Ve hayata sadece kazanmak için gelmişçesine bir gün kendimizi bile kaybedeceğimizi bilmiyormuşcasına yaşıyoruz. O kazanma arzusuna sıkı sıkı tutunup, zaten bizim olmayan kazandım sandıklarımızı kaybettikten sonra ne olacağını hiç düşünmüyoruz .
Unuttuğumuz şu ki; terazinin bir kefesinde kazanmak varken diğer kefesinde mutlak surette apır basacak olan kaybetmek vardır.
Hasılı kazandım derken, o gerçek bildiğimiz sanrının bir çırpı da yok oluşu ve kocaman egolarımızın sönmesiyle başlar tüm gerçek kazanımlar.