En değerli varlığımız ‘kültürümüz’

En değerli varlığımız ‘kültürümüz’

“Karanfilim budama
Sefa geldin odama
Beni candan seversan
Görücü yolla babama”

“Karanfilim mor meni
Verem ettin sen beni
Nasıl verem olmayım?
Eller sarıyor seni”
Sevim Kultaş
Geçen hafta yürüyüş yaparken merhaba demek için uzandığım tahta kapıdan bana kırmızı beyaz karanfiller uzatıldı. Sevgi ve saygı duyduğum komşum, Gülin Kultaş Aksaray’ın evinde yetiştirdiği ve ilk kez çiçeğini kopardığı taptaze, mis kokulu karanfillerdi, bunlar. Gülin hanımın annesi de ordaydı. Sevim Kultaş… O kadar güzel bakıyordu ki ayaküstü de olsa onunla sohbet etmeyi gönülden istedim. İstediğim de oldu.
Öncelikle, konumuz karanfil olunca Sevim Kultaş’ın sesinden içerisinde karanfil sözcüğü geçen maniler dinledim. Dört kız, iki erkek annesi olan Sevim Kultaş, 1943 doğumlu. On sekiz yaşındayken akraba evliliği yapmış, 1961’de Marmara Bölgesi’ne gelin gelmiş. Harp çıktıktan sonra da Rum evlerine gitmişler. Kısacası, 1964’te evlerinden kaçanlardan. İlk çocukları orada Dünyaya gelmiş. Sevim abla, kendini anlatırken arada duygulanıyor, gözleri doluyor; arada eskiye dönüşler yapıyor. Anlatmayı hiç bırakmıyor ve devam ediyor. On iki yaşında Topçuköy’de yaşarken Nergisli’ye terzi yanına gitmiş. Terzi yanında usta olmuş. Sonrasında, Topçuköy’e döndüğünde ustalık belgesiyle köylüye dikiş – nakış öğretmeye başlamış. Yanına özellikle, genç kızları alıp mesleği öğretmiş, onlara diploma dahi vermiş. Evlendikten sonra da her şeyi bırakmış.
O dönemde, Nergisli köyündeki öğretmenler tiyatro yapıyorlarmış. Sevim abla, on üç, on dört yaşlarındayken oyundaki bir oyuncu rahatsızlanıp da Türkiye’ye gidince öğretmenler, Sevim ablanın özelikle o rolde oynamasını istemişler. Oyunda Bulaşıkçı rolündeymiş. Rol icabı,“Gap yıkayamam, çamaşır yıkayamam, tırnaklarım bozulur.” dermiş, oyunun provalarında. Tabii, gülerek anlatıyor karşımızda ve ekliyor: “ O zamana kadar birine selam diyemezdim. Bu oyunla birlikte serbestledim.” diyor. Provalarda bulunmuş; fakat sonrasında rolün sahibi dönünce oyunda oynayamamış. Buna rağmen bu rolün onu büyüttüğünü söylüyor.


‘Gün Batarken’ Filmi
Yönetmenliğini Cemal Yıldırım’ın yaptığı ‘Gün Batarken’ adlı Kuzey Kıbrıs yapımı ilk uzun metrajlı sinema filminde de rol almış. “Ben, küçük bir rol beklerken ev sahibi rolünü verdiler.” diyor.
Yaklaşık on sene önce ‘The Nene’ adlı parodilerde aynı isimde olan torunuyla birlikte oynamış. Oynadığı tüm rollerdeki sözleri hala hatırlıyor. Eğitimsiz olup da tüm bunları yaptığı için kendini çok mutlu hissediyor. Güzel olan da bu değil midir? Yaşamın bize sunduğu şansları teşekkür ederek kabul etmek değil midir?
Bu haber 1670 defa okunmuştur

:

:

:

: