Yaşamımızda şu ana kadar öncelik sıramızı belirledik mi; yoksa hala kendimize ve çevremizdekilere yaptığımız haksızlıkların farkında değil miyiz? Çok önemli işlerimiz olsa da kendimize ve dostlarımıza ayıracağımız bir zaman dilimi mutlaka olmalıdır. Yaşamı tümüyle karşılamalı ve bunun böyle olduğunu çevremize hissettirmeliyiz.
Kavanoz Hikayesi
Öğrencilerine hayat üzerine ders vermek kararıyla sınıfa giren profesör, hiçbir şey söylemeden, kürsünün üstüne büyükçe bir kavanoz koyar. Ardından, kavanozu tenis toplarıyla doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar. Öğrenciler, hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söylerler. Bu sefer profesör içi çakıl taşı dolu olan bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm çakıl taşlarını kavanoza döker. Sonra, çalkalayarak taşların tenis toplarının arasındaki boşluklara yerleşmesini sağlar. Öğrencilerine tekrar sorar;
– Kavanoz doldu mu çocuklar?
Öğrenciler, yine “Evet doldu.” diye yanıtlarlar.
Profesör, bu defa içi kum dolu bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm kumu kavanozun içine boşaltır. Onu çalkalar ve kumların içi tenis topu ve çakıl taşı dolu olan kavanoza yerleşmesini sağlar.
Bir defa daha sorar öğrencilerine;
– Kavanoz doldu mu çocuklar?
Öğrenciler bir kez daha yanıtlar;
– Evet, doldu.
Bu sefer profesör, bir öğrencisini kantine gönderip iki fincan kahve almasını rica eder. Gönüllü bir öğrenci koşarak sınıftan çıkar ve kısa bir süre sonra iki fincan kahveyle geri döner. Öğrencisinin elinden kahveleri alan profesör, bu defa bu kahveleri kavanozun içine döker ve çalkalar.
Sınıfa dönüp son kez sorar: “Kavanoz doldu mu arkadaşlar?” Öğrenciler, biraz şaşkın dördüncü defa “Evet doldu.” diye cevap vermek zorunda kalırlar. Bunun üzerine profesör içi tenis topu, çakıl taşı, kum ve kahve dolu kavanozu iki eliyle kaldırarak sınıfa gösterir ve şöyle der; ´
– Bu kavanoz, sizin hayatınızı simgeler. Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir. Aileniz, çocuklarınız, sağlığınız arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeyler. Diğer şeyleri kaybetseniz de bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. Çakıl taşlarıysa, daha az önemli olan diğer şeyleri temsil eder. İşiniz, eviniz, arabanız vb. Kumsa, geriye kalan ufak şeylerdir. Şayet, kavanoza önce kum doldurursanız; çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey, hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için değer taşıyan önceliklerinize çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kısacası, öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Önceliklerinizi sıraya dizmeyi iyi bilin. Gerisi, hep kumdur. Tam bu esnada bir öğrenci sorar; ´
– Peki, o iki fincan kahve neydi hocam? Profesör, gülerek yanıtlar; ´
– Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle birer fincan kahve içecek kadar yeriniz vardır. O iki fincan dostlarınızla keyifle içeceğiniz kahvedir.