Tarhananın ilk sıcaklığı geçince küçük kızım Ahsen’e yedirmeye başladım, Fonda: “Gül, eğlen, oyna, haydi durma”şarkısı. Gözüm tezgahın üzerindeki mini takvime takıldı, bugün 12 mart!.. Sonra Sâre gelip “anne bana da tarhana” dedi, bölündü 12 mart’ın acı hatırası.
Tarhananın ilk sıcaklığı geçince küçük kızım Ahsen’e yedirmeye başladım, Fonda: “Gül, eğlen, oyna, haydi durma”şarkısı. Gözüm tezgahın üzerindeki mini takvime takıldı, bugün 12 mart!.. Sonra Sâre gelip “anne bana da tarhana” dedi, bölündü 12 mart’ın acı hatırası.
…
Ağabeyimi kaybettiğim o gün, gelenden gidenden kapanmayan kapının tam önünde yerde bağdaş kurmuş yine böyle dalmıştım. Aynı bu kaybolmuş hisle şaşkın etrafta olan biteni anlamaya çalışmıştım.
İçeri girince feryat figan ağlayıp ağıt yakanları izliyordum. Ben ne bağırabiliyor, ne de konuşacak gücü kendimde bulabiliyordum. Gelenler bir süre sonra sohbete dalıyor, hatta arada gülüp, karınları acıkınca da mutfağa gidiyorlardı. Benim kuruyan dudaklarım ise daha suya değmemişti. Ölüm, hem aşina olduğumuz hem de çok yabancıladığımız bir kavramdı. Bir başkasının acısını anlamak, o acıyı tanısak da bize hep yabancıydı.
Tüm o ağlayışlardan, bağırışlardan ve olanlardan münezzeh bir mekandaydım ben. Çünkü ne olduysa benim irademin tamamen dışında olmuştu. Olmamasını isteyeceğim her neyse o gün o imkansız vuku bulmuştu. Bu sebepten olacakki ben ne orada bulunmayı, ne o anda olmayı kabullenememiş belki de herşeyi kendimce reddetmiştim.
Acımızın derecesini ölçmek istercesine gözümüzün içine bakıp, manasızca sorulan sorulara karşı boş boş bakıyordum. Neydi görmek istedikleri? Oysa biri düşse dönüp bakma utanmasın, biri hüzünlense neden diye sorma ağlamasın diye büyütülmüştüm.
“Ne zavallı” demiştim, az evvel duymam muhtemel bir tonda “olan ölene oldu” diyen kadına. Zavallıydı çünkü, hemen odanın yanındaki balkonda, soğutucunun içinde biraz sonra defnedilmek üzere bekletilen kardeşimin cansız bedeni kadar buz kesmiştim acıdan. Ama ölümden bile nasiplenip ısınmıyordu bazılarının o buz kesmiş kalbi. Daha ne gerekliydi, hırsla katılaşmış o kalbi yumuşatıp kimseyi incitmemek için?
Acıyı paylaşmak için gelenlerin, ateşini harlamak için geldiklerini anlamam uzun sürmemişti. Yüzlerce insan sarıldı, yüzlerce el sıvazladı sırtımı… Ama sadece birkaçı görebildi ne kadar yandığımı. Demek doğruymuş. Ateş düştüğü yeri yakarmış.