Nasıl yaşamamız gerektiği konusunda herhangi bir bilgeliğe sahip miyiz; kendi mutluluğumuza, huzurumuza ulaşmak için gücümüzü avcumuzun içine alabildik mi; yoksa yaşamın bize sunduklarını koşulsuz, sualsiz kendi haline bırakmış durumda mıyız?
Yaşam Sanatında Ustalar
Bazen yaşam sanatını çok kısa bir sürede buluruz; bezen de bir ömür boyu hiç bulamayız. Hep bir şeylerin eksikliğini hisseder, öylece bu dünyadan sessizce göçüp gideriz. Oysaki oldukça basittir, yaşam. Zihin yorgunluğundan bir türlü kavuşamayız o bizdeki sakinliğe, basitliğe ve derin huzura. Hep bir koşturmacadır gider yaşamımız. Kendimiz de anlam veremeyiz yaptıklarımıza. Çocuklar ve hayvanlar, kontrolcülükleri, mükemmeliyetçilikleri, gelecek kaygıları olmadığı için anı yaşarlar ve yaşam sanatını en güzeliyle icra ederler. Anda kalmada oldukça ustadırlar. Akışın içinde hiç hesapsız yaşamak durumunda olduklarını yaşarlar. Herhangi bir korkuları yoktur. Anda ne varsa, onu kabul edip yaşarlar. Hayvanlar, o an acıktılarsa; o an avlarının peşine düşerler. Çocuklar, o an annelerine sarılmak isterlerse, gelecekte ne olur düşüncesiyle devam etmezler sarılmalarına. Sadece, o anki sevgilerini göstermek için sarılırlar.
‘Yaşam Sanatı’ Kitabı
Polonyalı sosyolog ve düşünür Zygmunt Bauman'ın tüketim toplumu üzerine kaleme aldığı yazılarından oluşan eseri. “Dünya üzerindeki milyarlarca insanın farklı beklentileri ve amaçları olsa da tüm insanlığın tek bir ortak hayali var: Mutlu olmak. Hepimiz, mutlu olmak için çabalıyor, bunun için yaşamlarımızda bazı seçimler yapıyor, bazı şeylerden vazgeçiyor; kısacası yaşamlarımıza yön vermeye çalışıyoruz. Peki, nedir bu mutluluk denen muamma? Gerçekten aranıp bulunabilecek bir şey mi; yoksa beyhude yere peşinden koşulan, aslında tamamen rastlantılara bağlı olan bir şey midir? Mutluluğu ararken, kader dediğimiz şeyin ağlarında debelenen bir piyondan mı ibaretiz; yoksa seçimlerimiz sayesinde kendi yaşamlarımızı yaratan sanatçılar mıyız?” Yüzyılımızın en büyük düşünürlerinden Bauman, yaşam sanatıyla ilgili olarak eserinde bunları dile getirmiş.
Ikigai – Sakura Kiraz Çiçeği
Dünyanın en huzurlu, en uzun yaşayan insanları arasında yer alan Japonların yaşam felsefesinin temelini oluşturan ‘ikigai’dir. Her sabah yataktan kalkmak için bir sebep olması gerektiğine inanan Japonlar, buna ikigai diyorlar. Tam bir Japon mucizesi. İnsan ve toplum, kişisel gelişim kategorilerinde eserler yazmış Ken Mogi, Japon yaşam sanatı “Ikigai” kitabının yazarıdır. Mogi’nin bu kitabında, ikigainin uzun, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmenin adı olduğunu öğreniyoruz. Ikigai, yaptığınız her şeyden tatmin olmanın, sevinç duyup tat almanın ve farkındalıklı yaşamanın adı oluyor. Peki, Japonlar gibi sizin de ikigainiz olamaz mı? Bunu nasıl keşfedeceksiniz? Ikigai, yaşamınıza ne katacak? Tokyo'da yaşayan Japon yazar Ken Mogi, bu soruların yanıtını verirken herkesin kendi ikigaisini bulmasına yardımcı oluyor. Meyve vermeyen bu kiraz ağacı çiçeğinin ( sakuranın ) Japonlar tarafından, yaşam döngüsü gözlemlenerek, genel olarak insan yaşamıyla benzerliğine dikkat çekilmiştir.
Sevginin Sonsuz Bolluğu
Öyleyse, burada düşünmemiz gerekiyor. Yaşam döngümüz, bir kiraz çiçeği gibiyse; harekete geçip yaşam sanatını bir an önce öğrenmeli ve kendi yaşamlarımıza uygulamalıyız. Böylece, gerçek mutluluğa ulaşabilir, yaşamdan zevk alabilir, çevremize sevginin sonsuz bolluğunu aşılayabilir ve anda kalmanın keyfine varabiliriz.
Kaynaklar:
https://kidega.com
https://www.dr.com.tr
https://www.kitapyurdu.com
https://www.hisglobal.com.tr