Madrit’te yapılan ve örgütün genişlemesini amaç eden toplantıya , Türkiye’nin kararlı tutumu ve elde ettiği istekleri , Dünya kamuoyu üzerindeki etkileri , tartışılıyor .
Türkiye Cumhuriyetinin coğrafyasını menfi yolda değiştirmek ve Sevr’i hortlatmak için uğraş veren bazı NATO üyesi ülkeleri de hayal kırıklığına itmiştir .
Bunların başında GKRY gelmektedir .
Ukrayna istilası ile dünyada gelişen değişen ve oluşan olağanüstü koşullarda bölgede ve dünyada Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ister istemez Türkiye’yi çok önemli bir konuma getirmiştir .
NATO’da ABD’den sonra örgüt içerisinde ikinci bir güç olarak askeri varlığa sahiptir . Bunun ötesinde ise , TSK’nin kullandığı askeri malzemeler de % 70’in üzerinde , yerli üretim olarak savunma sanayinin üretmiş olduğu askeri malzemelerdir .
Türkiye , 1952’ lerin Türkiye’si değildir .
Hele hele , 1964’ lerin rezil Jhonson mektubu dönemindeki Türkiye hiç değildir.
O küstahça yazılan ve TC Cumhuriyeti Başbakanı rahmetli İnönü’ye verilen mektup sayesinde ,Türkiye bölgesel güç durumuna gelmiş ve ulusal çıkarları korumak için gerekli muktedirliğe kavuşmuştur .
Bölgesel güç olmaktan çıkarak bir dünya gücü haline gelmenin de çalışmaları yapılmaktadır .
Böyle bir Türkiye’nin dışlanması ve başkalarına kaptırılması , hele hele dünyanın içinde bulunduğu konum da göz önünde bulundurulursa . Örgüt olarak NATO’nun ve de ağa babası olan ABD’nin hiç işine gelmez .
Ukrayna istilası ile Türkiye’deki iktidar AK Parti ve Genel Başkanı Sn. Erdoğan . Bir Nato ülkesi olmasına rağmen , savaşta tarafsızlık ilkesini gütmüştür.
Bunu rahmetli İnönü İkinci Dünya Savaşında uygulamış ve bir tek Türk Askerinin burnunu kanatmamıştı .
Ayni İnönü , küstah Jhonson Mektubundan sonra , bir Nato üyesi olan Türkiye ile SSCB “Dostluk ve işbirliği Anlaşması “ yaparak . Çok önemli kalkınmaya yönelik yatırımlar , Türkiye’ye yapılmıştı.
Türkiye’nin dış politikası bu minvalde gitmeye devam etmektedir .
Hangi ittifak içinde olunursa olunsun .
Ulusal çıkarlar her şeyin üzerinde olmalıdır .
Aksi , 64’lü yıllara sizi götürmek için türlü dolaplar çevrilir .
Veya .
Yunanistan gibi “ piyon “ haline getirilirsiniz .
Türkiye bu iki ülke tarafından uygulanan silah ambargosu ile Türkiye’ye karşı her türlü insanlık dışı hareketler içinde olan terör örgütlerine yapılan , her türlü desteğin önünü de tıkamıştır .
Şimdi denilebilir ki .
Bu yapılan mutabakatların uygulanmasının garantisi ne olacak ?
Bu doğru bir kaygı .
Bu zaman içerisinde ortaya çıkacaktır .
İkinci bir Evren olayı olur mu ?
Şimdiki durum Evren olayından kat kat üstün .
Bir defa , yapılan anlaşmaların bir tarafı da NATO’dur . Anlaşmalarda Genel Sekreterin de imzası var .
İsveç ve Finlandiya’ya anlaşmalara uymadıkları takdirde uygulanacak bir yaptırım yok . Bu doğru .
Fakat unutulmasın ki , yapılan anlaşmalar NATO’yu da bağlamaktadır .
Anlaşmaların uygulanmaması halinde , Türkiye vetosu ile her alanda NATO’nun tüm hareketlerini kilitleyebilir .
NATO’yu oluşturan ülkelerin hemen hemen hepsi , Sevr’e imza atan ülkelerdir.
1990’lı yıllarda , bu ülkelerin askerlerinin , Brüksel’deki NATO karargahında Türk subaylara rağmen . Sevr paçavrasını gündeme getirdiklerini de unutmayalım .
En önemlisi ise :
Bunların , Türkiye’yi dışlamayıp isteklerini kabul etmeleri . Türkiye’nin kara kaşı , kara gözü için olmadığı gerçeğini de belleklerimizden hiç ama hiç çıkarmayalım .
Milli çıkarların ön planda tutulduğu bir ittifak dayanışması devam ettirilir . Tabii bu siyasi konjoktürün sağladığı bir avantaj .
Bunun ilerde ortadan kalkacağı varsayımından hareket edilerek . Savunma sanayini geliştirmek , çağı yakalayarak militarist bir güç olarak dünyada yerini alacak bir Türkiye için uğraş vermektir .
Bu dünyada var olmanın tek geçerli şartıdır .
Aksi mi ?
Tarih sayfaları bunlarla dolu .
Tarih sayfalarını bir karıştıralım . Ne demek istediğim anlaşılacaktır .