Her zaman söylediğimiz bir gerçeğin altını bir kez daha çizelim. Hepimiz aynı gemideysek ilk iş gemiyi batırmamak olmalıdır. Aksi halde kimse hayatta kalamayacak.
Son günlerde siyasette yaşanan restleşmelerde de bu gerçeğin görülmesi gerekiyor.
Bir ay içinde yaşanan tartışmaları ele alalım.
Belediyeler Reformu ile ilgili yaşanan bu kaosun kime ne faydası var?
Eğer ülke bir gemi, Başbakan da bu geminin kaptanıysa, kaptanın bu gemide herkese karşı bir sorumluluğu vardır.
Ancak geminin yolcuları da kaptanın dediklerini dikkatle takip etmek zorundadır.
Meseleyi inatlaştırmaya götürmenin kimseye bir faydası olmaz.
Başbakan, “Zorlukların farkındayız, ama bu zor dönemden de hep birlikte çıkacağız” diyor.
Ancak bu zor dönemde krizden menfaat devşirmeye çalışan muhalefet anlayışının da bu ülkeye bir katkısı olamaz.
Ünal Üstel’in dediği gibi ihtiyacımız olan sağduyuyu kaybedersek bu mücadeleyi kazanamayız.
Diğer tarafta ana muhalefet “hükümetin dingili koptu” diyor. Ama asıl korkunç olan ülkenin dingilinin kopmasıdır.
Hepimizin aynı gemide olduğunu unutup, inatlaşmayla hükümeti zor duruma düşürmeye çalışan ve istifa çağrısı yapanlar, yerine alternatifin ne olduğunu da bize söylemek zorundadır.
“Alternatif yoksa seçime gideriz” demek çözüm değildir. Çünkü bir seçim daha olsa ortaya çıkacak tablo üç aşağı beş yukarı bundan farklı değildir.
İktidarıyla muhalefetiyle yargısıyla bir masaya oturup içinde bulunduğumuz bu kaostan ülkeyi çıkarmak zorundayız.
Bizim başta ekonomik kriz olmak üzere çok daha büyük zorluklarımız var. Bu kayıkçı kavgasının kimseye faydası olamaz.
Yazının başında söylediğimiz gibi hepimiz aynı gemideysek ilk görev gemiyi batırmamak olmalıdır. Ancak gemi şu anda su alıyor. Tamir etmezsek batacak.
Ganimet dönemi de sona erdiğine göre artık ayağımız yorganımıza göre uzatacak tedbirleri almak zorundayız. Başka çaresi yok.
Bizden söylemesi…